Cumhuriyetimizin kuruluş felsefesinde, çağdaş uygarlık seviyesine erişmiş, akılcı, bilimsel düşünceyi ve ulusal bütünlüğü içselleştirmiş bir toplum yaratmaktı. Ancak toplumsal değişim nesiller ister.
Cumhuriyetin ilanından sonra gerçekleştirilen köklü devrimler; eğitimden hukuka, kadın haklarından laikliğe kadar pek çok alanda toplumsal kalkınmanın anahtarı olmuştur. Ne var ki bu devrimlerin geniş kitlelerce benimsenmemesi, modernleşme hamlelerini kırılgan ve geçici kılmıştır.
2. Dünya Savaşı’nın bitimiyle özellikle ABD ve İngiltere ile içimizdeki mandacılar, hükümetin çok partili hayata geçişi için yoğun propagandaya başlamışlardı.
Bu anlamda çok partili hayata geçiş, demokrasinin kapılarını açmaktan öte, kapattığını düşünüyorum.
Çok partili siyasi yaşama geçiş, teorik olarak toplumun iradesinin geniş çaplı temsilini ve farklı düşüncelerin demokratik zeminde yarışmasını öngörür. Ancak ulusal bilincin, çağdaş değerlere tam anlamıyla erişememiş toplumsal yapı içinde, çok partili hayata geçişin Cumhuriyet üzerinde, yıkıcı etkiler yarattığını bugün dahi yaşıyoruz.
Modernleşme, devrimlerinin içselleştirilmediği, ulus bilincinin zayıf olduğu bir ortamda siyasal çoğulculuk, orta çağ zihniyetiyle beslenen akımların önünü açacağı, Cumhuriyetin kazanımlarının kurdun önüne kuzunun atılması olduğunu görmemek için, ABD ve İngiltere dayatmalarının farkında olmamaktan kaynaklandığını düşünüyorum.
İşte çok partili hayata geçiş, tamda bu zemin üzerine orta çağ sütunlarını dikerek, verilen Kurtuluş Savaşımızın, Cumhuriyetimizle kazanılmış tüm değerlerinin adeta adım, adım yok edilmesinin önünü açmıştır. Bunun belgelerini 1950 yılında Demokrat Partinin iktidara gelmesi ve tüm kazanımların yok edilişini burada tekrar etmemek için, ’27 Mayıs’a Giden Yolların Taşları Nasıl Döşendi?’ yazımı referans olarak gösterebilirim.
Bugün Cumhuriyetimizi yaşatmak ve gelecek nesillere çağdaş bir ülke bırakmak için, çağdaş uygarlık seviyesine erişmiş, akılcı, bilimsel düşünceyi ve ulusal bütünlüğü içselleştirmiş bir toplum yaratmakla mümkündür. Aksi halde, Cumhuriyetimizi orta çağ karanlığına sürükleyecek gerici akımların, emperyal güçlerin hedeflerine ulaşmasının aracı olacağı kaçınılmaz olacaktır
Unutulmamalı ki, Cumhuriyetimizin bekası ulusal bilinç ve çağdaşlaşmanın derinliğinde saklıdır.