Gökyüzündeki hareketlilik gözlerden kaçmıyordu. Bulutlar birbirleriyle yarış halinde hazırlıklara başlamışlardı. Vakit öğle sonu, saat 14.00 civarı olsa da, sanırsın akşam olmuş gibi gökyüzü kararmış gibiydi.
Hafif esen rüzgar şiddetini artırmış, bulutlar biriktirdiği suyu tekrardan toprakla buluşturmak için can atıyordu. İlahi emrin gelmesiyle üzerindeki yükleri serbest bırakmaya hazır gibiydiler.
Yolculuğum devam ederken huzurevine az bir mesafe kalmıştı. Aracın ön camına damlalar birer ikişer düşmeye başladı; sanki bir uyarı niteliğinde, “Elini çabuk tut; daha şiddetlisi yolda geliyor” diyordu.
Huzurevi bahçesine giriş yaptığımda ; son uyarım dercesine öyle bir gök gürültüsü oldu ki, beni kendime getirdi. yağmur tüm gücüyle bastırmıştı; toprakla buluşmak için damlalar yarış halindeydi.Aracı park eder etmez kendimi bina içerisine attım. Asansöre yönelip doğru bulundukları kata çıktım. Kapıyı usulca araladım.Sabri abi; Tıpkı eski günlerde olduğu gibi, cam kenarında dışarıyı seyre koyulmuş, rüzgarın etkisiyle camları yalayan yağmur sularını izliyordu.
Biraz yaklaştıkça cam kenarında bir saksı gözüme ilişti. Daha da yaklaşınca, içerisinde minicik bir fidanın, toprağı nemli, küçük fakat kararlı bir şekilde dimdik durduğunu gördüm. O minik fidanın toprağa sıkı sıkıya tutunması, Sabri Abinin bana anlatacağı dersin ilk işareti gibiydi.
Sabri Abi elini fidanın toprağına koydu; gözleri parlıyordu.
“Evlat,” dedi, sesi yumuşak ama keskin bir üsluptu, “insan da böyledir; köklerinden aldığı güç ile geleceğe tutunur. Kökü sağlam ise, filizi rüzgarı da fırtınayı da atlatır. Bu küçük filiz bugün fark edilmeyebilir; tüm olumsuz koşullara ve şartlara sabırla dayanıp büyür, gölgesinde niceleri dinlenir. Bir tohum ektiğinde sadece toprağı değil, bir ülkenin geleceğini de suluyorsun. Umut ekmek, emeğini ve iyiliğini bırakmak demektir; unutma evlat. Vefa ile umut birlikte yeşerir.”
Bir taraftan Sabri Abiyi dinliyor, diğer taraftan ben hipnoz olmuşçasına saksıdaki fidanı seyrediyordum. O esnada sordum:
“Peki ya insanlar ektiğimiz fidanları fark etmezse?”
Sabri Abi yüzünü bana çevirip hafifçe gülümsedi, derin bir nefes aldı:
“Tabii ki evlat, bazen fark etmeyenler olacaktır. Ama unutma, Toprak Ana onlara gözü gibi bakacak. Öyle bir kök salacak ki, sımsıkı toprakla bütünleşecek. Kökler bütünleştikçe, toprağı yarıp gökyüzüne doğru uzadıkça, işte o zaman fark edilmeye ihtiyaç duymayacaktır.”
Bir süre sessizce oturduk. Yağmur çoktan yerini, bulutların arkasından çıkmaya zorlayan güneşe bırakmıştı. Camdan süzülen güneş ışığı ve minik fidanın gölgesi arasında Sabri Abi yeniden seslice dersini anlatmaya devam etti:
“Bir iyilik yaparsın. Belki bugün karşılığını göremezsin, fakat bir gün bir başkası o iyilikten yararlanır. Bir insanın kalbine dokunur; hatırlamazlarsa bile, sen doğruyu yapmış olduğun için ruhen kendini ferahlamış hissedersin. İşte gerçek vefa.”
Evlat; geçen hafta huzurevinde gençlerin fidan diktiği günü hatırladım. Birlikte fidan diktik; bazıları pek ilgilenmedi, bazıları ise özen gösterdi. O gencler ; bir gün olacak, o fidanların gölgesinde gölgelenip birbirlerine gülümseyeceklerdir. İnsan iyilik yapınca başkalarının kalbinde filizlenir; unutma bunu.
Sabri Abi gözlerini pencereden dışarı çevirip uzakları gözlemledi ve sonra tekrar bana dönüp dedi ki:
“Evlat, gölge ışığı yok edemez; sen ışığını yakmaya devam et. İyilik yap, filizler yeşersin. İnsanların ortak vicdanı işte orada saklıdır. Hatırlatmak ve yaşatmak bizim vazifemizdir. Gelecek, bugünden bizim ektiğimiz tohumlardadır.”
Sözlerine devam etti:
“Şahit olduğum bir anımı anlatayım. Çocuktuk, bir araya gelir oyunlar oynardık. Latif elinde bir ekmekle geldi; o küçücük ekmeği tüm çocuklara pay etti. İşte evlat, küçük şeyler bile filizleniyor. Aradan yıllar yılı geçmiş; bugün bile hatıratımızda kalmış. İyilik ne kadar küçük görünürse görünsün, insanın kalbine dokunduğunda unutulmaz bir iz bırakır.”
Ben de başımı salladım, şaka yollu fidanın toprağına dokundum. “Şimdi ben de bir iz bıraktım,” dedim. Sabri Abi hafifçe gülümsedi ve devam etti:
“Bazen bir çocuğun gülüşü, bir komşunun teşekkür etmesi, bir arkadaşın dostluğu küçük gibi görünebilir. Hatırlamak, hatırlatmak ve paylaşmak insan olmanın özüdür. Bugün belki fark edilmeyecek ama yarın bir gülüş, bir dua senin emeğinin karşılığı olacak. Kökler sağlam ise filizler mutlaka yeşerir.”
Bugün anladım ki, Sabri Abinin dersleri sadece sözde değil; her cümlesi bir tohum gibi insanın kalbine dokunuyor.
Kıymetli okurlar, bu hafta da vedamız böyle olsun. Gelin hep birlikte toprağımıza bir iyilik tohumu ekelim; köklerimizi sağlam tutup filizlerimizi umutla büyütelim. Vefamızı unutmayalım; hatırlamak hem geçmişimizi hem de geleceği yaşatmaktadır.