Demokrasi, yönetim ve denetimin, çağdaş ve uygarlık seviyesini yakalamış halk iradesinin siyasete egemenliğidir.
Atatürk, "Yaptığımız ve yapmakta olduğumuz devrimlerin amacı, Türkiye Cumhuriyeti halkını tamamıyla çağdaş ve bütün anlam ve biçimiyle uygar bir toplum haline getirmektir.’’ diyerek devrimlerin amacını açıklıyordu.
Orta çağ karanlığını toplumun hafızasından silmek, uzun süreç ister. Bu nedenle 15 Ağustos 1945’ de çok partili hayata geçilerek, Türkiye Cumhuriyeti’nin kaderini henüz cumhuriyeti ve devrimleri özümsememiş anlayışın tercihine bırakılması, hala bugün Cumhuriyetimizin kurucularına ve değerlerine çirkin saldırıların nedeni olduğunu düşünüyorum.
Demokrat Parti’nin iktidarı ile NATO’ya girişimiz ve akabinde ABD ile yapılan çoğu gizli antlaşmalar, maalesef sadece 27 Mayıs’a giden yolları değil, üniter devletimizi ve laik, demokratik sosyal ve hukuk devletimizi hedef alan Büyük Ortadoğu Projesine giden yolları da döşemiştir. Bugüne ışık tutması için, Demokrat Parti’nin kayda geçmiş icraatlarından bazılarını sizlerle paylaşmak istiyorum.
-29 Ekim 1950, Aydın Menderes’in başbakan sıfatı ile ilk Cumhuriyet Bayramı mesajı:
‘Türk milleti hayali bir mevcudiyeti 26 defa kutlamıştır. Hakiki cumhuriyet ancak şimdi kurulmuştur.’
-Demokrat Milletvekili Sinan Tekelioğlu yaptığı meclis konuşmasında: Birinci meclis bu meclistir. Birinci cumhurbaşkanı da bu cumhurbaşkanıdır” (Celal Bayar’ı kastediyor.) diyerek Türkiye Cumhuriyeti’ni tanımadıklarını alenen itiraf etmişlerdir.
-11 Ağustos 1951’de bütün Halkevleri, 28 Ocak 1954'te Cumhuriyetimizin en büyük eseri bütün köy enstitüleri kapatılmıştır.
-28 Ocak 1954 tarihli ticaret kanunu ile, yabancı sermayeye kapalı tutulan bütün stratejik alanlar ve zenginlik kaynaklarımız, sömürgecilerin talanına bırakılmıştır. İhanet olarak değerlendirilen bu yasaya gösterilen tepkiler üzerine Demokrat Parti, iktidarı vermemek için çözümü daha radikal ve otoriter kararlar da aramıştır.
- Türkiye Radyosu ve besleme basın yalan ve iftira algılarıyla artık zirve yapmaktadır.
- Demokratik, laik sosyal hukuk devleti anlayışı artık yok hükmündedir.
- Kuvvetler ayrılığı yok edilerek tüm kurumlar önce itibarsızlaştırılıyor, sonra partinin organları haline getiriliyor, getiremediklerini de kapatarak parti devletini inşa ediyorlardı.
-30 Haziran1956 tarih ve 9346 sayılı sansür yasası çerçevesinde, 811 gazeteci muhalif görüşleri nedeniyle hüküm giyiyordu.
-Güç zehirlenmesi sonucu, halktan ziyade dış güçlere sırtını dayaması sonucu, yerli üretim yerine tüketimin dışa bağımlı hale getirilmesini tercih etmişlerdi.
-Yüksek faizlerle borçlanma ve popülist yatırımlarla ekonomi artık can çekişiyordu.
-18 Nisan 1960… Sonun başlangıcı. Tahkikat Komisyonu kurulur. Demokrat Parti milletvekillerinden oluşan, 15 üyeli bu komisyon yasama, yürütme ve yargının üzerinde yetkiler ile donatılmıştır.
Kurulduğu günü, tüm parti kongrelerini, toplantılarını, tüm siyasi faaliyetlerini ve yeni teşkilat kurmalarını, Tahkikat Komisyonu’nun kararları ile ilgili tüm haberleri ve mecliste yapılan tartışmaların haber yapılmasını yasaklayarak tarihe kara bir leke olarak geçeceklerdir.
-CHP’nin kapatılması ve tüm mal varlığının hazineye devri gündemi ile toplanan Tahkikat Komisyonu’na İnönü şöyle sesleniyordu:
‘Bu yoldan devam ederseniz, sizi ben bile kurtaramam…’’ dedikten 39 Gün sonra… 27 Mayıs 1960 sabahı, Rahmetli Alparslan TÜRKEŞ’ in davudi sesi ile uyanacaktık.
Tarihten örnek almaktan ziyade, ders almanın önemli olduğunu düşünüyorum.
Bu arada Diyanet İşleri Başkanlığının 1 Ağustos hutbesinde, Allah’ın örtünme emrini ihlal edenlere sessiz kalanların vebal altında olduğunu belirtmesi ile Leman Dergisinin çirkin karikatürünü aynı derecede dehşet verici olduğunu düşünüyorum. Çünkü, durumdan vazife çıkaracak ithal katillerin cirit attığı dönemlerden geçiyoruz.