Ülkemizin gerek jeopolitik konumu gerekse yeraltı ve yerüstü zenginlik kaynakları, her zaman emperyalistlerin vazgeçilmezi olmuştur. Kurtuluş Savaşımızda yenilen ve Sevr’in hayata geçirilmesini başaramayan emperyalist güçler, Cumhuriyetimizin tam bağımsızlık ve çağdaşlaşma damarlarının kesilmesi için, ilk hamlelerini 80 yıl önce devreye sokmuşlardı.

24 Şubat 1945’te ABD ile imzalanan ikili askeri antlaşmayla da maalesef sonuçta almışlardı. Atatürk’ün ebediyete göç etmesinden sonra başlayan bu süreçte, CHP’nin ABD seviciliği zamanla, diğer siyasetçiler içinde ‘Küçük Amerika’ bağımlılığına dönüşmüştür. Bu nedenle CHP bu süreçte hiç de masum değildir.

Emperyalizm özellikle ABD, projelerini güncelleyerek ülkemiz için karanlık emellerini hep diri tutmuşlardır. Büyük Ortadoğu Projesi kapsamında kendileri için en büyük tehdit olarak gördükleri gözbebeğimiz Türk Silahlı Kuvvetlerimize dün yapılanlara bir bakalım.

Uluslararası istihbarat örgütlerinin üs olarak kullandığı kimi cemaat ve tarikatlar üzerinden, Ergenekon, Balyoz, Askeri Casusluk davaları ile TSK’ya kurulan kumpaslar, 15 Temmuz 2015 hain FETÖ darbe girişimi sonrası, TSK’nın kurumsal yapısında çok ciddi değişikliklerle sonuçlanmıştır. (Harp Akademilerinin, askeri liseler ve astsubay hazırlama okullarının kapatılması, kuvvet komutanlıklarının MSB’ye bağlanması, Gülhane Askeri Tıp Akademisi (GATA) ve tüm askeri hastanelerin Sağlık Bakanlığı’na devredilmesi vb.)

Bugün muhalefet görünümlü Kılıçdaroğlu, sanırım üstlendiği görevini tamamlayabilmek için, CHP içine sızmış bir avuç yandaşı ile her şeyi mübah gören anlayışla, hala CHP’nin başına geçme savaşı vermesini ibretle izliyorum.

Ancak, CHP’nin’ bugün yaşadıklarında uzun yıllardır liyakati, parti kültürü ve ideolojisini ihmal etmesinden kaynaklandığını da sanırım görmemiz gerekir.

CHP’nin oylarıyla belediye başkanı, meclis üyesi olanların yüzleri hiç kızarmadan istifa etmelerinin, Kılıçdaroğlu gibi genel başkanlık, Tekin gibi partinin her yönetim kademesinde görev alanların bu süreçlerde başrolde olmalarının bu ihmallerin sonucu olduğunu düşünüyorum.

Bir paragrafta Sn. Özgür ÖZEL ’in dikkatine sunmak istiyorum.

Bu süreçlerde dahi, bazı milletvekillerinin, belediye başkanlarının delege seçimlerinde, kongrelerde, liyakatli kadrolarla partinin güçlü olması yerine, parti içinde güç savaşı vermelerini gördükçe doğrusu içim kararıyor. Hatta kişisel ikballeri için, kendi partisinden olan ilçenin yatırımlarının engellemesi asla kabul edilemez.

Sonuç olarak, CHP’nin hazırlanan yeni parti programında, yıllardır ihmal ettiği okul kimliğini aktif hale getirerek, parti kültürü ve Cumhuriyetimizin ideolojisinin yöneticiler başta olmak üzere, parti tabanına yaygınlaştırılmasını elzem olarak görüyorum.

NOT: Atatürkçülük, sözle değil, O’nun kurduğu partinin neferi olmak, ilkelerini yaşamak ve yaşatmaktan geçer.