Yıl 2004, Sabah 09:00’da gelen faxta, adı ve soyadı yazılı kişinin x sürücü kursundan ehliyet alıp almadığı soruluyordu. Kayıtlarımızda adı geçenin x sürücü kursunda hiçbir kaydının olmadığının anlaşılması üzerine derhal Trafik Şube Amiri ile bir araya geldim. Gizliliğe önem vererek adı geçenin x sürücü kursundan ehliyet aldığını tespit ettik.

Hemen gizlilik prosödörü çerçevesinde Kaymakamlık ve İl Milli Eğitim Müdürlüğümüzü bilgilendirmem üzerine, Çerkezköy Cumhuriyet Başsavcılığının başlattığı soruşturma gereği, 2 gece, adı geçen sürücü kursunun Çerkezköy Emniyet Müdürlüğü‘ne ve İlçe Milli Eğitim Müdürlüğümüze göndermiş olduğu listeleri karşılaştırdığımızda yüzlerce usulsüz ehliyet alındığını tespit ettik. Elbette gerek sürücü kursu yetkilileri ve usulsüz ehliyet alanların ehliyetleri iptal edildiği gibi Çorlu Ağır Ceza Mahkemesinde yargılanma süreci başladı.

​Devlet aklı sorunu hemen tespit etti ve İçişleri Bakanlığı, ehliyet alacakların listesi ve sertifikalarının Milli Eğitim Müdürlüğü tarafında Emniyet Müdürlüklerine gönderilmesi hususunda genelge çıkartmakla kalmayıp, ülke genelinde inceleme başlattı. O yıl basında usulsüz ehliyet alanlar ile ilgili çok sayıda haberlere mutlaka rastlamışssınızdır.

Her toplumda yasal boşluklardan yararlanarak usulsüz para, diploma, makam sahibi olmak isteyen insanlar çıkabilir. Devlet aklı ise bu boşlukları mümkün olduğunca yaratmamaya çalışır. Ancak ülkemizde yaşanan dijital yolsuzlukların temelinde, boşluktan ziyade ihmaller ve kusurlar zinciri olduğunu düşünüyorum. Buda devlet aklının devreye girmesine uzun süre engel olmuştur.

Dijital yolsuzlukta, çoğu yargıya intigal etmiş bazı iddialara bakalım.

-Elektronik imza ile üniversite sistemlerine girildi, mezuniyetler üretildi, notlar değiştirildi. İki ayrı iddianamede toplam yüzlerce kişi hakkında dava açıldı, skandal tüm yükseköğretim sistemini sarstı.

Çünkü İddialar arasında, 400 akademisyenin sahte diplomayla atandığı bilgisi de yer aldı.

Üniversite mezunu olmayan kişilere sahte diplomalar düzenlendi, bu diplomalar ile kamuya atamalar yapıldı. Tüm bu işlemler, Türkiye'nin dijital devlet altyapısının temelini oluşturan e-imza sistemi aracılığıyla gerçekleştirildi.

Ankara 23. Asliye Ceza Mahkemesi tarafından kabul edilen son iddianame ve Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın mayıs ayında yine sahte diploma ve ehliyet düzenlemeleriyle bağlantılı olarak açmış olduğu dava kamuoyunda "Sisteme nasıl bu kadar kolay sızıldı?" ve "Bu sahtekarlık kimleri kapsıyor?" sorularını beraberinde getirdi. Beni asıl korkutan aysbergin su altında kalan kısmıdır.

Çünkü böylesi bir sahteciliğin arkasından istifalar ve görevden alınmalar zinciri gelmeliydi. Ancak ne istifa onuru ne de görevden alma sorumluluğu ve hassasiyeti devreye girmedi.

Buna rağmen geç kalınmış olsada, devlet aklının önüne geçilememiş, polisimizin bu kalpazanları enselerinden yakalamasına hiçbir güç engel olamamıştır.

Çünkü biliyorum ki, bir asırı deviren Cumhuriyetimizin kurumsal yapıları ve oluşmuş kurumsal kültürleri hala herşeye rağmen yaşamakta ve ilelebette yaşayacaktır.

Bunun tek güvencesi ise, size izletilen ve anlatılanlar ile yaşadıklarınızı daima SORGULAMANIZDIR.