Siyasi etik, siyasetçilerin karar alma süreçlerinde adalet, dürüstlük, şeffaflık ve hesap verebilirlik gibi temel değerlere bağlı kalmasını ifade eder. “Doğruya doğru, eğriye eğri demek” deyimi, siyasi etik anlayışının kültürümüzdeki bir yansımasıdır.

Son zamanlarda siyasi etik ile bağdaşmayan birçok uygulamaları gördükçe doğrusu içim kararıyor.

Örneğin, yerel seçimlerde halk belediye başkanını ve meclis üyelerinin çoğunluğunu X partisinden tercih etmiş ise… Herhangi bir sebeple belediye başkan vekili seçimi söz konusu olduğunda, diğer partilerin aday çıkarmasının siyasi etikle bağdaşmayacağını düşünüyorum. Hele, hele meclis çoğunluğu sağlamak için meclis üyesi transferi tamamen siyasi etik dışıdır.

Milletvekili, belediye başkanı veya meclis üyesi seçilenlerin zaman içinde seçildikleri partiden istifa etmeleri kadar doğal bir şey yoktur. Ancak partisinden istifa edenlerin, parti içi görevlerinin sona erdiği gibi, belediye başkanlıkları, meclis üyeliklerinin de sona ermesi gerekir. Bu nedenle bu görevlerinden de istifa etmeleri siyasi etiğin gereğidir. Hatta bu konuda en kısa zamanda yasal düzenleme yapılması gerektiğini düşünüyorum.

Kişisel ikballeri karşılığı transfer olanları belediye başkanı veya meclis üyesi gösterenlerinde, parti yönetimi tarafından ciddi bir şekilde sorgulanması gerektiğini düşünüyorum.

Çünkü, siyasette siyasi öngörü sahibi olmakta en az liyakat kadar önemlidir. Ancak, sosyal medya fenomenleriyle yürümeyi tercih edenler, Kapaklı Meclis üyeliğinde yaşanan yol kazalarını yaşamaya mahkumdurlar.

Örneğin, 100 yeni üye ile geleni sorgulamadan hemen meclis üyesi yapmak, tamamen siyasi öngörüsüzlüğün sonucudur.

Elbette bu yol kazasının tüm sorumluluğunu sadece bir kişiye yüklemek haksızlık olur. Yönetimde olup, konumlarını korumak için susanların veya bunu göremeyecek kadar apolitik olanlarda bu yol kazasından sorumludur.

Siyasi etiğin gereği, istifa tercihini hep iktidardan bekleyip kendilerinde uygulamayanların tutumu, gelecekte yaşanması muhtemel yol kazaları için zemin oluşturmaktadır.

Bu arada, üreten insanların hedefinde, bazılarının iddia ettiği gibi, asla makam ve mevki yoktur. Onların tek hedefi vardır… ürettiklerini hayata geçirebilmektir.

Sonuç olarak, etik değerlere bağlı bir siyaset kurumu, topluma güven verir, kutuplaşmayı azaltır ve ortak bir gelecek inşa etmenin kapılarını aralar. Bunun tam tersi ise toplumsal huzursuzluğa, umutsuzluğa ve siyasetten uzaklaşmaya sebep olur. Bu nedenle siyasetçi daima, kendini sorgulamaya ve özeleştiriye açık olmalıdır.