Türkiye Cumhuriyeti’nin harcında laiklik, çağdaşlık, akılcılık ve ilericilik gibi değerler vardır.
Bu değerlerin mimarı olan Mustafa Kemal Atatürk’ün ilke ve devrimleri, yalnızca bir ulusun kaderini değil, aynı zamanda bir toplumun aydınlık geleceğini de şekillendirmiştir. Bugün yaşanan toplumsal sıkıntıların kökenine inmek için, önce bu ilkelerin ne olduğunu ve neden vazgeçilmez olduklarını bilmemiz gerekir.
Atatürk İlke ve Devrimlerinin İçeriği:
Atatürk ilke ve devrimleri, Türkiye’nin çağdaş uygarlık seviyesine ulaşması için bir rota çizer. Bunların başında cumhuriyetçilik, milliyetçilik, halkçılık, devletçilik, laiklik ve devrimcilik gelir.
Kadın-erkek eşitliği, eğitimde fırsat eşitliği, bilim ve akıl rehberliğinde ilerleme, sanayi ve tarımda modernleşme, hukuk sisteminin laik esaslara göre kurulması gibi devrimler, toplumsal dokuda köklü değişikliklere yol açmıştır.
Cumhuriyetçilik, egemenliğin kayıtsız şartsız millete ait olduğunu ilan ederken, laiklik ise din ve devlet işlerinin ayrılmasını mümkün kılmış, toplumsal barışın ve bilimsel gelişmenin yolunu açmıştır. Halkçılık, ayrıcalıklı zümrelerin önüne geçmenin ve eşit yurttaşlığı tesis etmenin teminatı olmuştur. Devletçilik, ekonomik kalkınmayı devletin öncülüğünde topluma yaymayı hedeflemiş; milliyetçilik, ulus bilincini güçlendirirken ayrımcılığa karşı birleştirici bir çatı sunmuştur. Devrimcilik ise, değişimin ve yeniliğin önünü ardına kadar açan bir anlayışı temsil etmiştir.
İlkelerin Toplumsal Önemi:
Bu ilkeler, Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerinde yaşanan toplumsal gerilik, adaletsizlik ve dağınıklığın çözümü olarak ortaya çıktı. Atatürk’ün devrimleri sayesinde eğitimde, hukukta, toplumsal ve siyasal yaşamda modernleşme adımları atıldı. Kadınlar seçme ve seçilme hakkına kavuştu; eğitim laikleşti, toplumsal tabakalaşma kırıldı. Bütün bunlar, toplumun kendine güvenen, sorgulayan ve ileriye bakan bir kimlik kazanmasını sağladı.
Direnişin Bugüne Yansımaları:
Fakat her ilerici harekete karşı olduğu gibi, Atatürk devrimleri de zaman, zaman dirençle karşılaştı. Yeniliklere kapılarını kapatanlar, toplumsal çıkarları kişisel ya da ideolojik menfaatlerin gerisine atanlar, karşı devrimci eğilimlerle toplumsal uzlaşıyı zedeleyenler oldu. Bu direnişin izleri, bugün dahi çeşitli alanlarda görülüyor: Eğitimde fırsat eşitliğinin sekteye uğraması, laiklik ilkesine yönelik tartışmalar, hukukun üstünlüğü yerine zaman, zaman kanunların göreceli uygulandığı izlemini vermesi ilkelerden sapmanın yarattığı olumsuzlukların sadece birkaç örneğidir.
Çünkü…
-Cumhuriyetin değerlerinden uzaklaşılınca, millet iradesinin gaspının yolu açılır.
-Milliyetçilik değerleri ayaklar altına alınınca, ulusal bilinç zedelenir ve üniter devlet çöker.
-Devletçilik anlayışından uzaklaşılması, ekonomik kalkınmayı ve bağımsızlığı yok eder.
-Laiklik zedelendiğinde, bilimsel düşüncenin yerini dogmalar alır.
-Halkçılık zedelendiğinde, ayrıcalıklı zümreler oluşur.
-Devrimcilik anlayışından uzaklaşmak ile, gelişmenin ve uygarlaşmanın önü kesilir.