Bilim, insanlık tarihinin en önemli yol göstericilerinden biri olmuştur. Toplumların ilerlemesi, refah seviyelerinin artması ve daha adil bir düzenin inşasında bilimsel gelişmenin payı büyüktür.

Taşın sivriltilmiş halinin kesici alet ve av silahı olarak kullanılması, Sürtünme ile ateşin her zaman elde edileceğinin bulunması, Tekerleğin bulunmasının yaşam kalitesine katkıları, bugün için çok basit buluşlar olarak düşünülse de o günün şartlarında, bugünün elektronik ve kuantum fiziğindeki buluşlardan daha önemsiz değildi diye düşünüyorum.

Elbette bu buluşlar, küçük topluluklar halinde yaşamın olduğu ve iletişim kaynaklarının sadece görme ve duymadan ibaret olduğu dönemlerde, diğer topluluklara yayılması ve kullanılması için, yüz binlerce yılın geçmesi gerekmiştir. Bu nedenle toplumsal gelişmişlik seviyesi farklılıklarının inanılmaz boyutlarda olması kaçınılmaz olmuştur. Yani Dünya’nın bir köşesinde hala taşı sivriltemeyen topluklar yaşarken, tekerleğin yaşama sunduğu lüksü yaşayan topluluklar ise birçok adım daha ötesini keşfetmeye yakınlardı.

Dün iletişim kaynaklarının yoksunluğundan, toplumlar arası çok büyük gelişim farklılıkları kaçınılmazdı. Ancak bugün iletişimin geldiği noktada, maalesef toplumların yönetim biçimleri ve yönetimlerin bilime bakış açıları ile bu farklılıklar maalesef halen yaşanıyor.

Çünkü, dün devletlerin itibarında yaptıkları fetihler baz alınırken, bugün pasaportlarının geçerliliğinin baz alındığı bir dünyada yaşıyoruz.

Pasaportları ile zirve yapan ülkelerin bilimle sınavını incelediğimizde, tüm resmî kurumlarında bilimsel araştırma ve geliştirme yapılarını oluşturmakla kalmayıp, özel şirketlerinde gelirlerinin belirli oranlarını bilimsel araştırma ve geliştirme yapılarına aktarılmasını zorunlu kılmışlardır. Bununla da yetinmeyip şirketin kaynaklarını aşan projeler için devlet desteği sağlanmaktadır.

Devletler sahip olduğu teknolojileri kullanırken, mümkün olduğunca sahip oldukları teknolojik seviyenin, devlet sırrı olarak kalmasına özen gösterdikleri artık günümüzün sıradan herkesin bildiği bir gerçektir.

Devletler gibi, bilimin gücünün farkında olan kapitalist anlayışta, bunu daha yüksek gelire çevirmenin yolunu bulmuştur. Mesela dün satın aldığınız en üst versiyonlu x marka cep telefonunun, en az iki üst modeli, x marka şirketinde satışa sunulmak üzere hazır olarak bekletildiği hepimizin malumudur.

Bir toplumda bilimin etkili olabilmesi, o toplumun bireylerinin bilimsel düşünceye ve sorgulayıcı bakış açısına sahip olmalarıyla mümkündür. Bunun içinde eğitim sisteminin bilime dayalı temeller üzerine kurulması, genç nesillerin analitik ve eleştirel düşünme yeteneklerinin geliştirilmesi ile sağlanır.

Atalarımızın “Ağaç yaşken eğilir” sözü, bu konuda ne kadar haklı olduklarını bir kez daha göstermiyor mu?

Şimdi burada asıl sorumluluğun ve görevin, tüm yetkileri elinde bulunduran iktidarlarda olduğu aşikâr değil mi?

Bir iktidar düşünün, ‘Okumuş insanları gördükçe beni afakanlar basıyor.’ diyen birini YÖK’ e atayarak ödüllendiriyor.

Şimdi bu anlayış ile yönetilen toplumlarda bilimsel gelişmenin ve pasaport itibarının hangi seviyelerde olacağını tüm samimiyetinizle sorgulamanız gerektiğini düşünüyorum.