Sözlerime ünlü halk bilginimiz Nasrettin Hoca’dan bir alıntı yaparak başlamak istiyorum; 

- Kazanın doğurduğuna inanıyorsun da, öldüğüne neden inanmıyorsun?

Bu sözün hangi kıstasta geçtiğini hepiniz aşağı yukarı biliyorsunuz. Nasrettin Hoca, aç gözlü komşusunun zafiyetini kullanarak önce ona bir tencere hediye eder, ardından kazanını elinden alır. Peki, sizce bu söz bize neyi anlatmaktadır?

Hemen söyleyeyim; her işin bir iyi yanı bir de kötü yanı bulunmaktadır. Araştırmadan, bilmeden, okumadan; söylenene inanır, biraz da elimize fırsat geçeceğini düşünürsek zarara uğrarız. Tıpkı Termik Santraller gibi…

Geçtiğimiz günlerde bir kültür gezisi ile Zonguldak Çatalağzı’ndaki Termik Santralleri görme fırsatım oldu. Görmez olaydım! Ülkemin bir yerinde, canımdan kanımdan vatandaşlarımın böyle bir bela ile günden güne zehirlenişine tanık olmak, beni derinden sarstı. Bela ki ne bela, 1 değil 2 değil 3 tane kurmuşlar üstelik! Bölge halkının tek dediği ise şu; ‘’İş olur, ülkemiz kalkınır diye kabul ettik fakat cinayetten beter!’’

Zonguldak’ı bilirsiniz ‘Kara Elmas Diyarı’ derler, çünkü kömürü boldur. Emekçisinin alnındaki kara; alın karası değil, ekmek parasıdır. Bu Termik Santrallerin çaldıkları tek şey para değil… Böyle zengin kömür madenleri bulunan bir yerde ‘Yerli kömür kullanılacak!’ demişler, kullanmamışlar. Liman kurup kömürü ithal etmişler. Sebebi neymiş biliyor musunuz? ‘Kömürün kalorisi yeterli değil’ miş, ‘İşlenme maliyeti yüksek paradan kaçmamız gerek’ dememişler yani. Memleketten çalmışlar.

Sonra ‘Bu kömürlü santrallerde evlatlarınız çalışacak, istihdam artacak’ demişler. Yerli bakmış ilk santralde istihdam pek artmadı, ‘Daha çok kurulursa olur’ demiş ses etmemiş. Devamında bölge vatandaşının sağlığından çalmışlar.

Çocuk onkoloji bölümü açılmış Zonguldak’a. Düşünsenize, 6 yaşındaki çocuğunuz balkonda pöfür pöfür sigara içti de kanser mi oldu? 6 yaşındaki sübyanınız, günden güne elinize eriyip bitiyor. Tabi ‘Kanserler Termik Santrallerdendir’ diye bir araştırma da olmadığı için, bir şey de diyemeden sessizce oturuyorsunuz. Kısacası geleceğimizden çalmışlar.

Tarım bitmiş, hayvancılık bitmiş. Köylerde, mahallelerde yaşayanlar ‘Bizim evlerimizi, tarlalarımızı da alsalar da buralardan gidebilsek’ diye bakar olmuş. Anzer Balı kadar meşhur Kestane balı, tarihe karışmak üzere. Soframızdan çalmışlar.

‘’Bakın bu yenidir, bunun zararı yoktur’’ demişler, en son Termik Santrali 1.5 sene önce kurmuşlar. Kömürlerin yıkandığı pislik dolu sular dereye akmış, kül barajları halkın gırtlağını kesmiş. Ve ellerindeki son umudu da böyle çalmışlar.

Velhasıl sözün özüne gelmek gerekirse, bu belanın ne menem bir illet olduğunu gözlerimle gördüm, görmez olsaydım. Vatanımın bir köşesinde insanlar sefil halde, zehirleniyor ve kimse buna ‘Dur’ demiyor. Diyecek olanların da artık takati kalmamış. Bu sebeple, hala geç kalmamış olan sizlere onun kadar olamasam da Hoca Nasrettin misali soruyorum;

- Termik Santralin bir yerlerde halkı zehirlediğine inanıyorsun da, burada da aynısının olacağına neden inanmıyorsun?