Değerli Okur,

Basından da takip ettiğiniz üzere geçtiğimiz günlerde şahsıma yönelik yapılan oldukça yakışıksız, nezaketsiz bir tavır ile karşı karşıya kaldık.

Olayı kısaca hatırlatmak gerekirse; yaklaşık 10 gün önce ilçede görev yapan tüm basın mensupları ile birlikte Kapaklı Belediye Başkanı Mustafa Çetin tarafından makamına davet edildik. Burada Başkan Çetin, bazı projeler hazırladıklarını ve bu projelerin Gençlik ve Spor Bakanlığı tarafından onaylandığını önümüzdeki günlerde de Ankara’da protokol imzalanacağını belirterek, tüm basın mensuplarını Ankara’ya davet etti. Toplantı da şahsıma dönerek “Özellikle seni orada görmek istiyorum” dedi. Bizlerde “Söz konusu Kapaklı’ya hizmet getirmekse ve burada bizlere de ihtiyaç varsa tabiî ki katılırız” diyerek toplantıdan ayrıldık. İlerleyen günlerde gelen talep üzerine İsim ve T.C. kimlik numaramızı göndererek listeye dahil olduk. Ne oldu ise Ankara’ya hareket edeceğimiz günün akşam saatlerinde oldu. Belediye basın biriminden arayan arkadaşımız, Ankara’dan ismimin silindiğini ve bu programda istenmediğimi tarafıma iletti.

Bu olay üzerine Ankara programında yer alan GAZETECİ arkadaşlarımız da durumu protesto ederek programa katılmama kararı aldılar. Buradan öncelikle duyarlı davranarak yanımızda olan yürekli meslektaşlarıma canı gönülden teşekkür ediyorum.

Bu yazı da üzerinde durmak istediğim konu: şahsımın anlamsız bir şekilde bu programa katılması engellenirken, o programa götürülen sicili bozuk sözde gazeteciler…

Bunlardan bir tanesi, yıllardır Kapaklı’da gazeteciyim diye geçinen, dolandırmadığı esnaf kalmayan, siyaseten fırıldak gibi oradan oraya dolaşan, AK Parti’ye ve liderine yönelik hakarete varan sözleri herkes tarafından bilinen, Gezi destekçisi…

Bir diğeri ise

Yine sosyal medyada yaptığı hakaret dolu paylaşımlarla AK Parti ve liderine olan kinini apaçık dile getiren,  bu paylaşımı ve FETÖ’cü olduğu iddiasıyla göreve başladığı kamu kurumundan ilişiği kesilen sözde gazeteci…

Peki bu tiplerin kabul edildiği bir programda şahsımın katılması ne gibi bir sorun teşkil edebilirdi?

Bizler ne AK Parti’ye ne de liderine hakaret ettik. Bilakis, milliyetçi ve muhafazakâr bir ailenin ferdi olarak yıllar önce ortalıkta kimseler yokken, 2000’li yılların başında Büyük Samsun mitinginde liderini koruyan onlarca gençten biriydik. Yıllarca aynı çizgide hareket ettik. Zaman içerisinde gördüğümüz yanlışları da dile getirmekten çekinmedik. Gezi’deki oyunda, 15 Temmuz’daki hain darbe girişiminde devletimizin, milletimizin yanında yer aldık. 15 Temmuz sonrası FETÖ ile mücadelede yaşanan aksaklıkları dile getirdik. FETÖ soruşturması olanların AK Parti’de il başkanı, belediye başkanı yapılmasını eleştirdik. “Maklube sofralarında oturanlar o koltuklarda oturamaz” dedik. Dik durduk, eğilmedik, biat etmedik.

Bu duruşumuz birilerini oldukça rahatsız etti.

En son cereyan eden olayın da bu yaşadıklarımızın bir devamı olduğunu düşünüyorum. Bizlerin duruşundan, mücadelesinden rahatsız olan kimse bu programa katılmamızı engelleyen de odur.

Bu konuyla ilgili bazı meslektaşlarımın yapmış olduğu çağrıyı bende bir kez daha yinelemek istiyorum.

"Yukarıda kaleme alabildiğim kadarıyla tanıttığım sözde gazeteciler bu programa katılırken, şahsım bu programdan neden çıkarılmıştır?”, “Varlığım kime dert oldu?” Bizleri programa davet eden Kapaklı Belediye Başkanı Mustafa Çetin, kamuoyuna gerekli açıklamayı yapmalıdır.