Milliyetçi Hareket Partisi Lideri Devlet Bahçeli, NTV ve Star TV ortak yayınında Nazlı Çelik'in gündeme ilişkin sorularını yanıtladı. Gündeme dair kendisine sorulan sorulara tek tek cevap veren Bahçeli, ‘’ FETÖ ile mücadelede başarılı olunan alanlar var ama henüz daha alana girilmeyen yerler var. Bu ayakların içerisinde siyasi ayak henüz daha üzerinde durulmadı. Bunun yapılması lazım.’’ dedi.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin, 18 Haziran 2018 Pazartesi günü NTV ve Star TV ortaklığında gerçekleştirilen canlı yayında yaptığı açıklamanın satır başları şu şekilde; 

‘’BAZI KARARLARIN DAHA ETKİN BİR ŞEKİLDE ALINMASI GEREKİYOR’’

Erken seçim ihtiyaç haline gelmişti. İhtiyacın öncesinde zaruri bir hale gelmişti. O yüzden Türkiye’nin bekası, güvenliği için bir erken seçim uygulanması bana göre doğru olacağı kanaatini taşıdım ve bunu arkadaşlarımla paylaştım. Yeni bir anayasa değişikliği ve ardından bir halk oylamasının kabulü dikkate alındığında önümüzde 3 tane önemli siyasi olay bulunmaktaydı. Bunlardan bir tanesi anayasa değişikliğine bağlı olarak Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin kurulması, ikincisi 31 Mart 2019 tarihinde mali idareler seçimleri, üçüncüsü ise 3 Kasım 2019’da bu yeni sistemin tekrar seçim yoluyla Cumhurbaşkanlığı ve meclisin seçimine dayalı bir siyasi faaliyet. Bunları dikkate aldığımızda 31 Mart’taki ve 3 Kasım’daki yapılacak olan seçimlerin; Türkiye’nin girmiş olduğu süreçler, FETÖ ve FETÖ kalıntıları ile ilgili sürdürülen mücadeleler ve çevremizdeki ateş çemberi, yakın ve uzak tehdit unsurları dikkate alındığında seçimin erkene alınması, güçlü bir iktidarın ve meclisin oluşturulması ve bazı kararların daha etkin bir şekilde alınması yolunun açılması gerekiyordu. 

‘’200 BİN KİŞİNİN SİYASETLE MEŞGULİYETİ SÖZ KONUSUYDU’’

Yerel seçimlerin olduğu tarihte olsa daha büyük sıkıntılar olurdu. Çünkü yerel seçimlerde nereden bakarsanız bakın, 23 bin – 24 bin insanla ilgilidir. Bunlar içerisinde Belediye Başkanları vardır, Belediye Meclis Üyeleri vardır, İl Meclis Üyeleri vardır. 11 partinin yerel seçimlere girme ihtimalini dikkate aldığınız vakit, Türkiye’de neredeyse 200 bine yakın veyahut aşan bir kişinin aktif siyasetle meşguliyeti söz konusudur. Bu da Türkiye’deki siyasi kutuplaşmayı, kaosu ve kargaşayı arttırabilecek bir konuma gelebilirdi. O sebepten dolayı bu sistem oturduktan sonra mali idareler seçimlerinin yapılmasının daha doğru olacağı düşünülerek hareket edilmiştir. Bu yüzden 26 Ağustos’da bir seçim yapılması düşüncemizi kamuoyu ile paylaştık. 

NEDEN 26 AĞUSTOS DEDİ?

26 Ağustos bir zaferin devamı, yeni bir sistemin oturması, onu bir zaferle taçlandırmak, bir anlam yüklemek için bu yapılmıştı. Fakat bu tarih düşünüldüğünde Kurban Bayramı’nın önüne veya sonuna geliyor. O tarihlerde 100 bine yakın, haç görevini ifa etmek isteyen milletimizin evlatları var. Onları da dikkate aldığımız zaman 26’sı belki de seçime katılım oranı açısından zafiyet oluşturur denildi. Siyasi iktidar ve Cumhurbaşkanı tarafından bu dikkate alındığı zaman bu tarihin de önüne alınması fikrini oluşturmuşlar. Sayın Cumhurbaşkanı bizi davet etti, seçim kararımız ile ilgili çok yönlü araştırdıklarını fakat bunun belli sebeplere dayalı olarak 24 Haziran’da olması gerektiğini ifade ettiler. Ben de ‘Bu takdirinizi saygı ile karşılıyorum, isterseniz bugün hemen kamuoyuna açıklayabilirsiniz’ dedim. 

OLASI BİR ÇÖZÜM SÜRECİ DURUMUNDA İTTİFAK BOZULUR MU?

Cumhur İttifakı’nın iki tüzel kişiliği ve kendi dünya görüşüne sahip partilerle oluştuğunu dikkate aldığınız takdirde her partinin kendisine göre bir önceliği, hassasiyeti vardır. Onları dikkate aldığımız vakit ben geçmişteki açılım ve çözüm süreci yaşanarak bugünlere gelindiği için tekrar bunun gündeme taşınması çok zordur, hele hele terörün belinin kırıldığı, kökten kazındığı bir ortamda bunu gündeme taşımak, yeniden teröre bir umut bağlamak cesaretlendirmek anlamı taşır. Çok yanlış olur.

‘’HER KOYUN KENDİ BACAĞINDAN ASILSIN’’

Cumhur İttifakı; iki siyasi partinin tüzel kişiliklerini, dünya görüşlerini koruyarak yaptıkları bir amaca yönelik faaliyettir. Bu ilerde gelişebilir, çok daha birbirlerini tamamlayan hale gelebilir. Ama şimdiki halde sanki Milliyetçi Hareket Partisi birilerinin söylediği gibi Adalet ve Kalkınma Partisi’nin arka lastiği, hiçbir şey yapmıyorlar, Adalet ve Kalkınma Partisi’nin mitinglerinde boy göstererek değerlendiriyorlar, baraj korkularını bu şekilde yeniyorlar, şunlar bunlar gibi bizim her şeyi çok yönlü düşünen fakat her düşüncesinde fitne yatan bir zümre bunu kullanabilir. Şimdi İstanbul’da muhteşem bir miting yapıldı. Bu mitinge eğer biz konuyu kendi partimiz açısından istismara yönelmiş olsak çok güzel bir zemin var. Cumhur İttifakı adı altında bizde orada bulunuruz, milletin huzuruna çıkarız bir miktar da alkış alırız. Ertesi gün, “Şunlara bak geldiler Adalet ve Kalkınma Partisi’ni yalnız bırakmadılar” derler. Ama biz bir partinin imkanları, çalışmalarından yararlanarak kendi geleceğini belirleyecek kadarda alçalmadık. Her koyun kendi bacağından asılsın ondan sonra Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi hayata geçirildiği vakit daha yapılacak çok çalışmalarımız var bizim. 24 Haziran’da Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi milletçe kabul edilirse o zaman sistem bütün unsurlarıyla hayata geçmesi gerekir. Yürütmeyi oluşturan Cumhurbaşkanı ve hükümeti, yasamayı oluşturan milletvekilleri ve partiler ve ayrıca bağımsız yargıyı da dikkate aldığınızda Türkiye yepyeni bir sisteme geçiyor. Bu 94 yıllık Cumhuriyet tarihimizde üçüncü evredir. Bunun birinci evresi cumhuriyetin kuruluşudur. İkinci evresi çok partili hayata geçiş dolayısıyla parlamenter sistemin 71 yıldan beri uygulanmasına sebebiyet veren bir süreçtir. Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi yeni bir sistemdir. Türkiye’nin geleceğini belirleyecek 21.yüzyılda lider ülke olmasına yol açabilecek bir etkenliği, kararlığı, azmi ortaya koyabilecek bir sistemdir. Bu sistemin hayata geçirilmesi 24 Haziran seçimlerine bağlıdır. Bunları dikkate aldığımız vakit ben şu an için halkımızla olan temasları da dikkate alarak herhangi büyük bir hata olmadığı takdirde sistem hayata geçer ve Sayın Cumhurbaşkanı da görevine devam eder.

‘’MİLLET İTTİFAKINA ŞANS TANIMIYORUM’’

Onlara hiç şans tanımıyorum ben. Muharrem İnce bey çok hareketli bir mesajla toplumun huzuruna çıkıyor. Başka şeyler yaparken sürekli çatışmacı, kavgacı, üslubu sert ve karşılıklı atışmadan da zevk duyan, atışmalardan kendisine prim sağlayacağına inanan bir yapıda davranıyor. Her gün yeni bir şey ortaya koyuyor ve bazılarında da abartıyor. Siyaseti böyle seviyesini aşağı çeken tartışmalardan uzak tutmak lazımdır. Cumhurbaşkanlığı yeni bir sistemdir bu sisteme talip olan kişinin de ağır başlı olması lazımdır. Programlarını çok yönlü ortaya koyması lazım. Halkla bütünleşmede bir takım bağırtı gürültüyle birtakım toplantılarla sonuç alacağını zannetmesin. 

‘’ERDOĞAN RAKİPSİZ GÖZÜKÜYOR’’

Şu an için kanaatim Recep Tayyip Erdoğan rakipsiz gözüküyor. 16 yıllık icraatının içinde yaptıklarını halkla paylaşıyor, yapacaklarını paylaşıyor. Recep Tayyip Erdoğan'ı hem Adalet ve Kalkınma Partisi genel başkanı hem başbakan olarak en fazla eleştiren, sert eleştirilerde bulunan kişilerden birisiyim. Ne söylemişsem aynısını muhafaza ediyorum altından imzamı da çekmiyorum. Ama Türkiye’de 15 Temmuz’dan sonra çok şey değişmiştir . Bir yönetimdeki aksaklıkları, yanlışlıkları söylemek muhalefetin görevidir. Dün öyle söyledin diye bugün onları inkar ederek bugünkü Cumhur İttifakı’nda hepimiz kanka olacak halimiz yok. Onun için olayları doğru anlamak lazım.

‘’15 TEMMUZ BÜYÜK BİR İHANETTİR’’

15 Temmuz Türkiye’de herkesi bir araya getirebilecek çok büyük bir darbedir, çok büyük bir işkencedir, çok büyük bir ihanettir. Bu olaylar karşısında 15 Temmuz’u görüp, 251 şehidimiz 2 bin 194 gazimizin olduğu bir dönemde hala kalkıp filan tarihte şunu söylemiştik filan tarihte bunu söylemiştik diye husumeti geliştirmenin bir manası yoktur. Bu devlet adamlığı ve siyasetle de bağdaşmaz. Ama dün söylediklerimiz şimdi yanlıştır demiyoruz. O günkü şartlarda geçerli eleştirilerdir. 15 Temmuz milletimizin beka meselesini korumaya vesile olmuştur. Milli direnç, karşı duruş, Ayrıca Türkiye’de birçok gerçekleri su yüzüne çıkartmıştır. Bütün bu olaylar karşısında Türkiye’de yeni bir sistemin uygulama ihtiyacı kendisini hissettirmiştir. Dolayısıyla 15 Temmuz bir milattır. Bundan sonraki çalışmalarda geçmiştekileri de göz önüne alarak karşılıklı sevgi, saygı, üslup güzelliği içerisinde hem eleştirilerimizi yapmalıyız hem de birbirilerimize olan güzel projelerde de destek vermeliyiz.

‘’SEÇİMİN İLK TURDA TAMAMLANMASI LAZIM’’

Öncelikle Cumhurbaşkanlığı seçiminin kesin olarak ilk turda tamamlanması ve sonuca bağlanması lazım. İkinci tura sarkıtıp Türkiye’de yeni tartışmalara yeni kutuplaşmalara fırsat verdirmemek gerekir. Bu sistemin sağlıklı olabilmesi için cumhurbaşkanlığı seçimi birinci turda neticelenmeli. İkinci olarak yasamanın anayasa değişikliğine göre üstlendiği denetim ve denge sorumluluğu içerisinde faaliyetlerini daha verimli yapabilmek ve Türkiye’de parlamentoyu tartışılır bir konumdan uzak tutabilmek için 301’in üzerinde bir rakamla Cumhur İttifakı’nın devam etmesi lazımdır. Bulması gerekiyor ve bulacaktır da. Ama bunun tersi olursa karıştırıcı unsurlar devreye girer.

‘’BİZ KİMİN KİM OLDUĞUNU BİLİYORUZ’’

Adalet ve Kalkınma Partisi’nin geçmişte milletvekili olan, hala adaylıkları devam eden insanlar, Halkla münasebetleri sırasında ne Cumhurbaşkanını ağızlarına alıyorlar, ne Cumhur İttifakı’nı ağızlarına alıyorlar sadece ve sadece Adalet ve Kalkınma Partisi’nin mecliste güçlü olmasını telkin ediyorlar. Ama bunu yaparken de Milliyetçi Hareket Partisi’ne oy vermenin bir manası yok zaten yüzde 2-3’lüktür diye bir propaganda başlatıyorlar. Bunun arkasını önünü düşündüğünüz vakit çok sıkıntılı sonuçlara doğru Türkiye’yi götürür. Özelikle de Adalet ve Kalkınma Partisi’ni götürür. Belli isimler var fakat söyleyemeyiz, söylersek fitneye biz de katılırız. Ama biz kimin kim olduğunu biliyoruz.

NEDEN ADAY OLMADIĞINI AÇIKLADI

Gerçekçi olmak lazım. 30-40 milletvekiliyle geldik. 5 tanesi gitti ihraç veya ayrılış. Geriye kalanlar içerisinde de 3-5 tane uyumsuzluklar var. Böyle bir durum karşısında nefsinizi öne çıkartan bir davranışla 'ben cumhurbaşkanı olacağım' demenin bir manası var mı? Gerçekçi politika takip etmek önce ülkem ve milletim sonra partim ve ben demem lazım. Onun için 8 Ocak’ta Ankara yöneticilerinin de katılımıyla bir kahvaltılı basın toplantısı yaptık. Bir, cumhurbaşkanı adayı olmayacağım. İki, Milliyetçi Hareket Partisi’nden cumhurbaşkanı adayı çıkmayacak adayımız Recep Tayyip Erdoğan’dır. Çünkü Türkiye olursa biz varız. Böyle bir durumda reklam olsun diye 3-5 mitingle, vaatle milleti niye aldatayım.

‘’FETÖ İLE MÜCADELEDE SİYASİ AYAK ÜZERİNDE DURULMADI’’

FETÖ ile mücadelede başarılı olunan alanlar var ama henüz daha alana girilmeyen yerler var. Bunlar üzerinde mücadeleyi sürekli kılmak lazım. Silahlı kuvvetler var, emniyet, yargı var, eğitim kurumları, kamu kuruluşları, iş hayatı var vesaire. Bu ayakların içerisinde siyasi ayak henüz daha üzerinde durulmadı. Bunun yapılması lazım. Bu her partide olabilir. Öyleyse siyasi ayağı üzerinde de çok dikkatli durmak lazım. Her alanda güçlü olup siyasette serçe parmak gibi olacaklarına ihtimal vermiyorum. Siyasette güçlü olmasalar diğer alanlarda güçlü olamazlar. Onun için zamanlamasını herhalde devlet önemli bir dönemde önemli bir günde gerçekleştirir. Ama siyasi alan üzerinde mutlaka tesirlerinin silinmesi lazım.

‘’TERÖRÜN KÖKÜ KAZINMADAN OHAL’İN KALDIRILMASINI DOĞRU BULMUYORUM’’

Cumhurbaşkanı bir görüş ortaya koydu. Benim şahsi kanaatim FETÖ ve PKK terörünün kökü kazınmadan OHAL’in kaldırılmasını doğru bulmam. Ama OHAL’in uygulamalarında önemli yanlışlıklar varsa onları da giderebilecek tedbirleri almak gerekir. Ama FETÖ’nün ve PKK’nın bütün unsurları ile silinmeden OHAL’in kaldırılması talebi zaten HDP’den tutun bütün muhalefet partilerinin birinci temel amacı oldu. Hatta ve hatta bir TÜSİAD başkanı var değerli bir iş adamı her konuşmasının başında OHAL kalksın diyor. OHAL’in ekonomik açıdan kendilerine verdiği zararı gelip yetkililere anlatsınlar. Ama niye OHAL kalksın? 1 sene içerisinde ne kadar yargı ne kadar emniyet ne kadar silahlı kuvvetler üzerinde yapılan çalışmalar tamamlanmadan OHAL’i kaldırmak kanaatimce doğru değil. Tabi devleti yöneten kişi olarak Cumhurbaşkanı OHAL’le mücadelede belli bir aşamaya gelmiştir bundan sonra kalkması lazımdır diye bir eğilim içine girmiş ise iktidar kendileridir zaten yapabilirler.

AF TALEBİNİN NEDENİNİ AÇIKLADI

FETÖ’nün bu kadar büyük bir darbe teşebbüsünde bulunduğu ve hala kalıntılarının devam ettiği, cezaevlerinde de önemli yöneticilerini bulunduğu bir ortamda 265 bin tutuklu var. Bu devlet yönetiminde bir önceki tecrübeye dayanarak ifade ediyorum. Bunun istihbaratı yok. Eğer cezaevinden 265 bin kişi yatıyor, her biri 8 saatlik vardiya ile yataklarda 3’er kişi 3 saat devam ediyorsa ve bütün sıkıntılar ortadayken her türlü insanında bulunduğu bir ortamda örgüt hala cezaevinde faaliyet gösteriyor, dışarısı ile irtibatlı. Bir gün bunlar aracılığıyla 48 bin terör ve FETÖ tutukluluğu dışında kalan kader mahkumu dediğimiz insanları her yönüyle tahrik edip iki battaniye 4 ranza yaksa dışarıdaki propagandalarla bir takım bir şeyler olsa seçime giderken bir Gezi olayına benzetseler çok büyük tehlikeler olur. Böyle bir ortamda 2000 yılında yaşayan bir başbakan yardımcısı Devlet Bahçeli olarak bunları bile bile her türlü ihtimali dikkate alıp bunun önünü kesebilmek için bir cümle sarf ediyorsunuz. Af çıkartalım. Af çıkartmayla ilgili de uyarıyı yaparken diyoruz ki, “Eğer gerekli tedbiri alırsanız mesele yok”. 

İNCE’NİN APOLET SÖYLEMİNİ SERT ELEŞTİRDİ

Çok sert ifadelerle düşüncelerimi paylaştım. Afrin kahramanı ve Güneydoğu Anadolu’da Türk milletinin güvenliğini gece gündüz sağlayan Mehmetçiklerin komutanına dil uzatılması ahlaksızlıktır. Apoleti sen neyle sökeceksin, sen kimsin? Yarın Cumhurbaşkanı olamadın ne yapacaksın? Cumhurbaşkanı olsan o apoleti sana kim söktürecek? Bu cümleleri doğru seçmek lazım. Hala görevdeyken karda kışta mücadelesini verirken bir komutana dil uzatmak kadar saygısız bir durum olamaz. Benim elimde yetki olmuş olsa Muharrem İnce bir asker elbisesi giydirir iki tane de askeri yanına veririm git Afrin’de, Güneydoğu’da mücadeleyi yap. Yalova’da büyümeyle bu işler olmuyor.

‘’BEN MHP’DEKİ AKŞENER OLARAK KALMASINI DİLERİM’’

Bizde bir tahribatla yola çıkmış bir hanımefendi. Konuşmalarına bakıyorum yanlış anlaşılmasın ama Milliyetçi Hareket Partisi’nde bulunduğu vakit kullandığı üslupla şimdi meydanlarda kullandığı üslup arasında çok fark görüyorum. Ben Milliyetçi Hareket Partisi’ndeki Meral Akşener kalmasını dilerim. Bizim partiye dönüşü artık mümkün değildir ama üslup ve davranış itibariyle muhteremler, ağabeyler, avanaklar bunlar yakışmayan ifadeler. Bir hanımefendiye hiç yakıştıramıyorum. Ama endişe ettiğim bir konu var. Milliyetçi Hareket Partisi’nden gelmiş bir hanımefendi toplumda bu şekilde bir algı yaratırsa o zaman üzülüyorum Milliyetçi Hareket Partisi’ndeki her hanımefendiyi böyle algılarlar diye. O nedenle bundan vazgeçmesini tavsiye ederim.

‘’CUMHURBAŞKANI ADAYIMIZ ERDOĞAN’DIR’’

24 Haziran seçimlerinin siyasi hayatımızda cumhuriyet döneminin önemli bir olayı olduğunun şuuru ile hareket edilerek kazasız belasız herkesin sandıkla buluştuğu ve çok yüksek katılımla bir seçimle bir sisteme oturtturmalarını tavsiye ederim. O gün kimin ne mazereti varsa ortadan kaldırıp sandığa gitmelidir, gönlünden kimi geçiriyorsa ona da oy versin. Benim oyum bellidir. Cumhur İttifakı’nda Milliyetçi Hareket Partisi’dir, adayımız Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dır.