Hiç abartmıyorum, yürekten söylüyorum: Sinan Vardar, kendisini tanıma saadetine eriştiğim günden bugüne değin turizm denince aklıma ilk gelen isimdir. Ama sadece turizm mi? Kendisi bir Beylerbeyi beyefendisidir. Kendisi bir Türkiye aşığıdır. Kendisi bir futbol profesyonelidir. Kendisi usta bir kalemdir. O yüzden bazılarınız kendisini Jolly Tur’un kurucusu ve Onursal Başkanı, bazılarınız spor yazarı, bazılarınız TV yorumcusu, bazılarınız ise emektar bir Beşiktaşlı olarak hatırlayacaktır… Nasıl hatırlarsanız hatırlayın kabul edelim ki Sinan Vardar çok yönlü, çok başarılı, pozitif enerjisini cömertçe saçan, insan odaklı, dolu dolu bir sima…

Bodrum’daki karşılaşmamızda ben sordum, o da âlicenaplık yapıp cevapladı.

Futbol sizin için nedir, futboldan turizme geçişiniz nasıl oldu?

Türkiye’de turizm ilk olarak Erdek’te başlamıştır. On beş yaşında Erdek’te otellerde bulaşık yıkadım. On yedi yaşına profesyonel futbolcu oldum. Türkiye’nin en genç profesyonel futbolcusuyum. O zamanlar ilk kez Bandırmaspor’da oynamıştım. Futbol oynarken de insan ilişkilerim çok iyiydi. Turizmle futbol arasında köprü kuruşum bu şekilde gelişti. Oradaki çevremle beraber Erdek turizminin gelişmesine epey katkım oldu. Hayatımın sonraki döneminde Bodrum sevdası başladı; Bodrumda iki otel varken (Gulet, Gözegir) ilk defa turizm sektörüne adım attım. Rahmetli Özal’ın verdiği teşviklerle büyük bir arz başlamıştı ama bunun pazarlanması gerekiyordu. İstanbul’dan ilk defa otobüslü turları başlattım. Daha sonra Vural Öger’le tanıştım. Zaman içinde Almanlar ülkeyi benimsediler, gelip gittikçe Türkiye’nin çok güzel bir ülke olduğunu gördüler. Hatta Alanya’ya on beş bin Alman yerleşti. O gün bugündür hayatımızda turizm ve futbol iç içe devam ediyor.

Turist sizin için ne anlama geliyor?

Her bir turist Türkiye’nin kültür elçisidir. Gelen turist tekrar gelmeye başladığı zaman önemli bir yol kat emişsiniz demektir. Yılda bir buçuk milyon Alman turistin ülkeye gelmeye başladığı yıllarda zirveyi yaşadık. Bu yüzden turizm sektörü içinde olmak aynı zamanda ülkeye hizmet etmek demektir.

Turizm sektöründe çok sıkıntılı dönemleriniz oldu mu?

Kırk beş yıldır bu sektörün içindeyim. Otuz yedi yıl önce kurulan Jolly Tur bugün çok önemli, öncü, güvenilir bir marka. Almanya’dan Vural Bey’le ortaklığımız oldu. Vural Öger’in kurduğu uçak şirketinden bir uçak maalesef Dominik’te düşmüştü. Turistleri köpek balıkları yedi. İlk defa altmış yetmiş milyon mark kredi kullanmak durumunda kaldık. Borcumuz katlandı. Vural Bey Öger Turu Almanlara satmak zorunda kaldı. Böyle zor bir dönem atlatmışlığımız var.

Turizmin stratejisi var mıdır, nasıl olmalıdır?

Bodrum örneğinden yola çıkarsak ciddi bir tanıtım eksikliği görüyoruz. Ben Bodrum’u çok seviyorum. Bodrum’da bir tesisim var, yazları orada yaşıyoruz. Bugün dünya markasına dönüşen Mikonos’a, İbiza’ya baktığınız zaman hayretlere düşersiniz. Mikonos’ta bir tane ağaç yok, iki tane gece klübü var. Ben inanıyorum ki beş altı sene sonra dünya turizm merkezi Bodrum olacak. Ama bunun için dünya çapında şöhretli insanları Bodrum’a davet edelim hatta onlara evler verelim, yerleştirelim. İspanya böyle İspanya olmuştur.

Bir örnek vereyim, Öger Tur’la ülkemizi tanıtırken altı yüz tane gazeteci getirdiğimiz yıllar olmuştur. Gazetecilerin tüm masraflarını biz karşılamıştık. Döndükleri zaman müthiş haberler çıktı. Yine en büyük köşe yazarlarını çağırdık, bunlar da güzel haberler yaptı. Bu şekilde bir ivme yakaladık.

Turizmi çeşitlendirmemiz gerekir. Örneğin kültür turizmine yönelmenin ciddi faydası var. Son zamanlar kültür turizmine talep artıyor. Tabi bir yerde önce iç turizm gelişir, sonra yabancı turistler gelmeye başlar. Turizm stratejimizi bu doğrultuda Karadeniz’e, Doğu Anadolu’ya doğru genişletmeye çalışıyoruz.

Bir de şu anda yazılıma ciddi yatırım yapıyoruz. On yıldır tüm kaynaklarımızı odakladığımız bir yazılım projemiz var. Dünya çapında, çok işlevsel, dinamik bir turizm yazılımı geliştirdik. Turizme ilişkin farklı kategoride hizmetlerin bir arada paket olarak satışı mümkün olacak. Beş dakika içinde Meksika’daki bir tatilinizi tüm detaylarıyla satın alabileceksiniz.

Yanı sıra ortaklıklar önemli. Goldman Sachs gibi tanınmış bir dünya firması yüzde yirmi beş ortağımız oldu. Bu bize maddi ve manevi güç veriyor.

Öte yandan tesislerimiz çok güzel, turistlerle iletişimimiz çok güzel, mutfağımız çok güzel ve hesaplı. Dünyanın hiçbir yerinde böyle imkânlar yok. Tek eksiğimiz tanıtım. Maalesef dünyadan ülkemize her konuda engellemeler var. Bunları aşmamız lazım. Dolayısıyla daha yapacak çok iş var.

Turizm mi futbol mu desek? Tercihiniz, duruşunuz, önceliğiniz nasıl olur?

Çok uzun yıllarca turizmle uğraştım, Turizm çevre demek. İnsanlarla tanışmak çok önemli. Bunun yanına futbolu da koyduğunuz zaman çevre çok daha artıyor. Dokuz futbol klübünde başkanlık yaptım. İki dönem Beşiktaş’ta yöneticilik yaptım. Bizim aile olarak mesleğimiz turizm ama futbol da bizim için apayrı bir şey.

Türk futbolu için, özellikle futbolumuzun gelişmesi için ne düşünüyorsunuz?

Türk futbolunun gelişmesi için müthiş projelerim var. Ben hep altyapıya önem verdim. Yüzlerce futbolcu yetiştirip Türk futboluna kazandırdım. Bu bilgilerimi nasip olursa aktarmak istiyorum. Turizmde olduğu gibi futbolda da yapacak çok iş var.

Covid19 pandemisi turizm sektörünü nasıl etkiledi?

Pandemide en büyük darbeyi turizm sektörü aldı. Birdenbire her şey durdu. Bilhassa turizm acentaları hâlâ çok güç durumdalar. Maaş ödemeleri ya da sigorta giderleri gibi yükümlülükler olsun devletin desteği çok önemli. Seyahat acentalarına daha büyük destek verilmeli.

Turizm Bakanlığından istekleriniz ya da beklentileriniz nedir?

Devletten şimdiye kadar hiçbir maddi bir beklentimiz olmadı, kredi bile almadık. Her zaman söylüyorum ülkemizin tanıtımına çok önem verilmeli. Turizm gerçekten bacasız sanayi ve gelişmesi için ülkenin iyi, etkili ve doğru tanıtılması gerekir. Biz devletten ancak bunu bekleriz.

Sayın Sinan Vardar’la kısa ama keyifli bir sohbetin sonuna gelirken kendisinin Türk turizmi için ne kadar önemli bir isim olduğunu bir kez daha görmüş bulunuyoruz. Her şeyden önce bir işe gönül vermenin başarının ilk şartı olduğunu söyleyebiliriz. Ancak olay gönül vermekle bitmiyor. Sürekli çalışıp çabalayarak ve doğru zamanda, doğru yerde, doğru hamleler yaparak tuğlaları üst üste koymak gerekiyor. Tuğlaların harcı ne kadar sağlam olursa inşa ettiğiniz bina da rüzgâra, yağmura, depreme o kadar dayanıklı oluyor.

Diğer taraftan insanlarla iç içe olmanın hayata kattığı güzellikleri de Sayın Vardar’la keşfettiğimi söyleyebilirim. Sürekli kendini yenileyen yaşam enerjisi, evrensel bakış açısı, çevrenizde olup bitenlere iyi taraftan bakmak, zorlukları azimle aşmak, yeniliklere açıklık gibi çok kıymetli değerleri Sayın Vardar’da gördüm. Ülkemizde böyle insanların sayısı çoğaldıkça sadece turizmde ya da futbolda değil her alanda level atlayacağımızı, hak ettiğimiz müreffeh Türkiye’ye erişeceğimizi düşünüyorum. Bu güzel sohbeti benden esirgemediği için kendisine gıyabında teşekkür ediyorum.

Muhammed Gömük

Araştırmacı Yazar

12/8/2020