Kapaklı Kent Konseyi, konsey hizmet binasında düzenlenen etkinlikle LÖSEV Yetkililerine ve lösemi tanısı almış çocuklar ile ailelerine ev sahipliği yaptı.

Kurulduğu günden bu yana lösemi tanısı almış çocukları ve kanser hastalarını yalnız bırakmayan LÖSEV, anne baba eğitimi kapsamında Kapaklı’da vakfa kayıtlı lösemili çocukların aileleri ile bir araya geldi. Kapaklı Kent Konseyi’nin ev sahipliğini yaptığı etkinliğe LÖSEV İstanbul Halkla İlişkiler Koordinatör Yardımcısı Neslihan Çelik, LÖSEV Sosyal Hizmetler Sorumlusu Ayşenur Sözeri ve Sosyal Hizmetler Koordinatör Yardımcısı İsmihan Karakaş katılım gösterdi.

‘’HER ZAMAN YANLARINDAYIZ’’

LÖSEV Yetkilileri, 11 Nisan 2018 Çarşamba günü Kent Konseyi’nde düzenlenen toplantıda kanser ile olan savaşta ailelere yalnız olmadıklarını gösterdi. Düzenlenen etkinlikte konuşan Kapaklı Kent Konseyi Başkanı Arzu Özdemir ise, LÖSEV’in her zaman yanında olduğunu, imkanları doğrultusunda destek olacaklarını ve daha fazla kişiye ulaşabilmek adına çalışmalar yapacaklarını belirtti.

‘’3 MİLYONA YAKIN GÖNÜLLÜ DESTEKÇİMİZ VAR’'

 LÖSEV İstanbul Halkla İlişkiler Koordinatör Yardımcısı Neslihan Çelik ise açıklamasında şu ifadelere yer verdi, “LÖSEV İstanbul Şubesi olarak tüm Marmara Bölgesi’nden sorumluyuz. Şu an 3 milyona yakın gönüllü destekçilerimiz ve 30 bin kayıtlı hastamız var. 30 bin hastamızın 11’i Kapaklı’dan. Her ay İstanbul ve Marmara Bölgesindeki illerde düzenlediğimiz seminerlerde ailelerimizle bir araya geliyoruz ve ailelerimiz uzmanlara merak ettikleri her konuda sorular sorarak bilgi alabiliyor. Kafalarındaki soru işaretlerini gidererek hayata daha umutlu sarılıyorlar. Telefonlarımız ve sosyal medya hesaplarımızdan bizlere rahatlıkla ulaşabilirsiniz. ”

“ÇOCUKLARIMIZI 18 SANİYE DİNLİYORUZ”

Kapaklı Belediyesi Psikoloğu Ceren Sayın aile içi iletişim konusunda aileleri bilgilendirdi. Anne çocuk arasındaki ilişki, babanın çocuğa olan yaklaşımı ve her şeyden önemlisi lösemi hastalığı ile mücadelede toplumun tepkilerine karşı güçlü olarak yola devam edebilmeleri için deneyimlerini paylaşan Psikolog Sayın, “İletişimin olabilmesi için öncelikle konuşmak gerek. Çocuklarımızla konuşurken yüz yüze konuşmalı ve göz iletişimi kurmalıyız. Konuşurken veya oynarken onunla aynı boy seviyesinde olmalıyız. Herkesin bir sorumluluğu olduğunu anlatmalıyız. Sorun olarak yaşadığı şeyle alay etmek yerine, iyi yaptın, dünden daha iyi yaptın gibi sık sık takdir sözcükleri kullanmalıyız. İletişimin diğer yarısı da dinlemektir. Türk ailelerinde ortalama olarak çocuklarımızı 18 saniye dinliyoruz. Peki siz çocuklarınızı kaç saniye dinliyorsunuz? Dinleme eylemini gerçekleştirirken İnsanların en çok dinlenmekten hoşlandığını akıldan çıkartmayalım, fikirlerine değer verelim. Ben bile şuan beni dinlediğiniz için iyi hissediyorum çocuklarda aynı şekilde hissedecektir. Cevap vermek yerine anlamaya çalışın. Söylediklerimi yapmazsan, seni doktor amcaya götürürüm gibi korkutma temelli cümleler kullanmak yerine sevdirme yolunu tercih edelim.’’ dedi.

“ÇOCUKLAR ÜZERİNDEKİ PSİKOLOJİK SORUNLAR ARTMAYA BAŞLADI”

Ailelerin çocuklarıyla yeterince ilgilenmediği ve bu durumun çocukların psikolojisini derinden etklediğini belirten Sayın, ‘’İletişimimizde konuşmak ve dinlemek bu kadar önemliyken hayatımıza teknoloji girdiğinden beri bunlara yeterince gerçekleştiremiyoruz. Hiç sordunuz mu kendinize ben evde ne kadar süre telefon ile meşgul oluyorum çocuğum ne kadar tanık oluyor diye? Eğer çocuklarınızın önünde telefon ile ilgilenirseniz, telefon çocuğun ilgisini çekecek o da ilgilenmek isteyecektir. Ancak sizler çocuğunuz ile dergi inceleyip kitap okursanız çocukta normal olarak buna yönelecektir. Teknolojinin bu kadar benimsenmesiyle çocuklar üzerindeki psikolojik sorunlar gün geçtikçe artmaya başladı.” Dedi.

“KORKAN BİREYLER YETİŞTİRİYORUZ”

Psikolog Sayın konuşmasının devamında şu ifadeleri kullandı; “Çocuklarımızla kurallarımızda ortak olmalı. Zamanında ben alamadım sana alayım dersek çocuk nasılsa her istediğim oluyor diye düşünüyor ve böylelikle ortaya doyumsuz çocuklar çıkıyor. Evde genellikle anne ya da baba otoriter oluyor. Sonrasında bu çocuğu sen şımartıyorsun gibi söylemler ortaya çıkıyor. Çocuk benim için tartışma oluyor diye düşünüyor ve bu sefer çocuk karşı tarafa kırılıp annem beni daha çok seviyor diye düşünüyor. Asla ve asla çocuklarımızı aşağılamamalıyız. Ne kadar da sakarsın, kaç yaşına geldin hala ayakkabını kendi başına giyemiyorsun, bebek gibi ağlamayı bırakır mısın? Gibi cümleler yerine gel birlikte öğrenelim, deneyelim gibi destekleyici söylemlerimiz olmalı. Çocuklarımızı korkutmamalıyız. Kardeşine iyi davranmazsan, istediğin oyuncağı almayacağım ya da beni dinlemezsen seni doktora götürürüm cümleleriyle korkan bireyler yetiştiriyoruz. Ben senin yaşındayken diye başlayan cümleleri boşa kullanıyoruz. Çocuklar yetişkin olmadıkları için konuya pay biçemiyorlar. Çocuklar deneyimleyerek öğrenirler. Bu tür emir ve nasihatler çocuğun sorunlarını kendi kendisine çözeceği yeteneğinin olmadığına inanıldığına yöneltir.

“ÇOCUKLARINIZA ENGEL DEĞİL DESTEK OLUN”

Ailelerin, çocukların gelişiminde destekleyici bir rol izlemesi gerektiğini vurgulayan Sayın, konuşmasını şu ifadelerle noktaladı; ‘’Çocukları kıyaslamaktan bir türlü vazgeçemeyiz. Sen neden komşunun oğlu Ahmet gibi olamıyorsun? Kardeşin senden daha uslu gibi kıyaslamalarla çocuğun kendisini yetersiz hissetmesine mahal vermiş oluruz. Bazen hafife alma, eleştirme ve küçük düşürme gibi eğilimlerde bulunuluyor. Şikayetçi olduğunuz durumları çocuğunuzu eleştirerek değil öğreterek aşabilirsiniz. Çocuklarınıza engel değil destek olun, bırakın yaşının gerektirdiği şeyleri sorsun, öğrensin ve yaşasın.”

Sunum sonunda ailelerin hastalıkla ilgili merak ettiği birçok soru cevaplanarak bilgilendirildi.