Kapaklı Gazetesi - CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Tekirdağ Milletvekili Faik Öztrak, Kapaklı, Çerkezköy ve Saray'da görev yapan muhtarlarla bir araya gelerek, muhtarların taleplerini ve sorunlarını dinledi.

Kapaklı Lidya Wedding Garden'da düzenlenen kahvaltı programına, CHP Tekirdağ Milletvekilleri Faik Öztrak, Candan Yüceer, İlhami Özcan Aygun, CHP Tekirdağ İl Başkanı Şener Zeynel, Tekirdağ Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Albayrak, Çerkezköy Belediye Başkanı Vahap Akay, Saray Belediye Başkanı Özgen Erkiş, ilçe başkanları, kadın kolları, gençlik kolları, belediye meclis üyeleri ve partililer katıldı.

“ANKARA’DA YÖNETİM KRİZİ VAR”

Kahvaltı sonrası açıklamalarda bulunan CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak, Türkiye'de yaşanan orman yangınlarına ilişkin konuşurken, yangın söndürme uçakları nedeniyle iktidarı eleştirdi. Öztrak, “Siz de görüyorsunuz Ankara’da çok derin bir yönetim krizi var. Özellikle bu kriz son yangın sürecinde daha da görünür hale geldi. Ormanlarımız yandı bitti kül oldu. Ormanlarımızı bir türlü söndüremedik. 20 yılda kaybettiğimiz orman alanını bu sefer bir yılda kaybettik. 20 yıldan bir yıla düştü ama ülkeyi yönetenler yangınlara müdahale süresini kısalttık, şunu yaptık bunu yaptık bol miktarda laf ettiler. Hatta önce çıktılar dediler ki ‘bizim envanterimizde yangın söndürme uçağı yok’. Cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturan AK Parti Genel Başkanı ‘Bu yangın yerleri büyükşehir belediyelerinin sorumluluğundadır’ gibi bir takım laflar etmeye çalıştı. Ama bunu milletimiz kabul etmedi. Çünkü herkes biliyor ki orman yangınları Orman Genel Müdürlüğünün yani kendisine bağlı olan Orman Bakanının yani bu tek adam rejiminde kendisinin sorumluluğundadır. Dolayısıyla ülke uçacak diye hava atıyorlardı Temmuz ayında. Ülke uçmadı.” şeklinde konuştu.

“20 YILDIR ÜLKEYİ BİZ YÖNETMİYORUZ”

Öztrak konuşmasını şu sözlerle sürdürdü: “Şimdi dün akşamda bir televizyon programında ‘basın mensuplarıyla istişare ettik’ diyor. Bilmiyorum televizyon programındaki o yapı o format dikkatinizi çekti mi? Bir istişare programı ama gazeteciler ellerindeki soruları okuyor, Erdoğan’da prompterden bakıp o sorulara cevap veriyor. Bu nasıl bir istişare programı? Metal yorgunluğu. Her gün biraz daha bu ülkeyi yönetme kabiliyetinin olmadığı ortaya çıkıyor. Ama dün akşam bir şey dedi. Dedim artık bu herhalde sözün bittiği yerdir. ‘Türk Hava Kurumu’nun uçakları uçuramamasının nedeninin sorumlusu Cumhuriyet Halk Partisidir’. Ben şöyle bir düşündüm 20 yıldır biz bu ülkeyi yönetmiyoruz. Ülkeyi 20 yıldır kim yönetiyor? Recep Tayyip Erdoğan yönetiyor. Peki ‘Türk Hava Kurumu bir kamu kurumu değildir’ dedi. Hayır. Türk Hava Kurumu kamu yararına bir kurumdur. Ama daha ilginç bir şey var, Türk Hava Kurumu’nun tüzüğünü açın bakın, 3. madde diyor ki Türk Hava Kurumu Cumhurbaşkanının Başbakanın himayesinde faaliyet gösterir. 20 yıldır bu ülkede önce başbakan sonra cumhurbaşkanı kim? Recep Tayyip Erdoğan. Peki o zaman dönüp baktığımız zaman bu kurumun bu hale düşmesinin sorumlusu kim? E tabi ki Cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturan AK Parti Genel Başkanı. Başka hiç kimse olamaz. Ama maalesef bu ülkenin en büyük açığı hep söylüyorum ne cari açık ne bütçe açığı bu ülkenin en büyük açığı tarafsız bir cumhurbaşkanı açığı. Gerçekten bu tablo son derece üzücü. Bakın cumhurbaşkanlığının sarayına 13 tane uçağı almasını biliyorsun ama sizin himayenizde faaliyet gösteren Türk Hava Kurumunun 6 tane uçağı var uçuracak tedbir almıyorsun. Sonra çıkıyorsunuz Cumhuriyet Halk Partisini suçluyorsunuz. Peki ben şunu soracağım, Tarım ve Orman Bakanlığının ihalesine Türk Hava Kurumunun uçaklarının attığından 6 damacana daha fazla su atan uçak yazdırıp bu uçakları Tarım ve Orman Bakanlığının ihalesine sokmayanda mı Cumhuriyet Halk Partisi? İhale şartnamesini kim yazıyor? Sizin tarım ve orman bakanınız yazıyor, kontrolü de siz yapıyorsunuz. Gerçekten bu manzara son derece hazin. Bu işleri götürememek. Bu her işi tek adamın iki dudağının arasına bırakmak. Bu ucube rejim Türkiye’nin her yerinde büyük bir umursamazlık büyük bir lakaysıztlık ve insanlarımızın, çocuklarımızın hayatını tehlikeye düşüren bir tablo yarattı.”

“CAN VE MAL KAYIPLARININ ÖNÜNE GEÇİLMESİ LAZIM”

Karadeniz Bölgesi’nde yaşan sel felaketlerine de değinen Öztrak, “Karadeniz çok büyük sel felaketleri yaşıyor ve insanlarımız canını kaybediyor. Ciddi mal kayıpları var. Bir an önce buradaki can ve mal kayıplarının önüne geçilmesi lazım. Evet çok büyük bir afet ama artık Türkiye’nin böyle çok büyük afetlere hazırlıklı olması gerekiyor. Çünkü iklim değişiyor. Bunlar aslında bilinmeyen, tahmin edilemeyen bir hususlar değil. Bunların hepsi biliniyor. Hepsi uluslararası kuruluşlar tarafından söyleniyor. Orman yangınlarına dikkat çekiliyor. Çok büyük orman yangınları çıkacak, çok büyük sel ve diğer tabi afetler olacak deniliyor. Ama biz tedbir almıyoruz, biz işin tam tersindeyiz.” dedi.

Ülkede ekonomik kriz yaşandığını ifade eden Öztrak, “Yönetim krizi var ve bu yönetim krizinin epeyce bir zamandır sebep olduğu bir de ekonomik kriz var. Özellikle bu iktidarın benimsemiş olduğu büyüme stratejisi artık iflas etmiştir. Yani ekonomiyi dışarıdan borç alıp şişirme stratejisi artık bitmiştir. Ama bunlar bunda ısrar ediyor. Bunda ısrar etmelerinin sebebinin sonucu bugün Türkiye dünyada en yüksek faizi ödeyen 7. ülke, yüzde 19’la . Türkiye, dünyada enflasyonu en yüksek 15 ülkeden biri. Türkiye, dünyada işsizliği en yüksek ülkelerden biri. Türkiye iyi yönetilmiyor. Türkiye’deki yönetim AK Parti yönetimi. Cumhurbaşkanı ve damadı ikisi birlikte ülkede istikrar algısını yaratabilmek için Merkez Bankası’nın kasasında bu milletin varlığı olan öz imkanlarıyla biriktirmiş olduğu 128 milyar doları bir gecede buharlaştırdı. Biz de çıktık sorduk bu 128 milyar dolar nerde? Merkez Bankası’nın kayıtlarında böyle bir satış gözükmüyor. Ama Merkez Bankası’nın rezerv hesabına baktığımız zaman azalıyor. ‘Bu paraları niye siz hazine üzerinden götürdünüz, kamu bankalarına verdiniz de sattırdınız, ne yapmaya çalıştınız’ dedik. Bizim sorduğumuz bu sorulara cevap vermediler. 128 milyar dolar nerde diye afişleri astık. İnanılır gibi değil. Valiler pandemi gerekçesiyle afişleri yasakladılar. Nasıl bir ülkede yaşıyoruz?” ifadelerini kullandı.

“SOSYAL MEDYA SENİ ELEŞTİRİYOR O NEDENLE MEMNUN DEĞİLSİN”

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın sosyal medyayla ilgili söylemlerini de değerlendiren Öztrak, “Biraz önce yangını söyledim yangınla ilgili tespitleri görselleri göstermeyin demişler televizyonda. Şimdi RTÜK Başkanı bazı kanallara soruşturma açıyormuş, neden yangın videolarını gösterdiniz diye. Ne biçim bir ülkede yaşıyoruz. Sonrada dün akşam çıkıyor diyor ki ‘sosyal medyadan hiç memnun değilim’. E tabi sosyal medya seni eleştiriyor o nedenle memnun değilsin. Ekşi Sözlük’ten hiç memnun değil. Ekşi oluyor. Arkadaşlar böyle bir demokrasi yok. Yani böyle bir hukuk devleti yok. Bununla ilgili gerekenleri yapacaklarmış. Ülkenin ekonomisini bu hale getiriyor ondan sonra arkasından çıktı ‘biz finansı iyi biliriz’ diyor. Güzel bilmediği belli rantlardan. Ama ‘finansı iyi biliriz’ dedikten sonra bir şey ilave ediyor, ‘Biz ülkeye kim gelirse gelsin alacağız’ dedi. Allah Allah diye millet tepki gösterdi. Özellikle sen buraya Afganistan’dan kaçan gençleri alacaksın, İstanbul’a getireceksin. Benim Mehmetçiğimi de Afganistan’a Kabil'e göndereceksin, şehit edeceksin. Bunu kimse kabul etmez. Yine diğer taraftan bugün Suriye’den almış olduğumuz düzensiz göçün ortaya çıkarmış olduğu çok ciddi derin hasarlar var ekonomide. Bunları da görmezden geleceksin. Avrupalı diyecek ki sakın ha bana gönderme, al şu 3-5 milyarı onları memleketinde tut. Sende ne kadar milyar verirseniz o kadar tutarız demeye getiriyorsun. Ama burada şöyle bir tablo var, bu çok ciddi insani sıkıntılar yaratır. Hem kendi milletimiz için hem de bu ülkeye gelen sığınmacılar için. Sonra dün akşam çıktı dedi ki ‘bizim ülke yol geçen hanı değil. Öyle isteyen gelip geçemez’. Allah Allah ‘düzensiz göç diye de bir şey yok. Her şeyi kontrol ediyoruz’ dedi. Doğru bunu biliyoruz. Bu Türkiye’ye gelenlerin hepsinin kendisinin kontrolü altında geldiğini biliyoruz. Dışarıdan 3-5 milyon avro almak için hepsinin kontrol altında geldiği ve burada tutulduğunu biliyoruz. Bu insanlar Türkiye’de kalmak için buraya gelmiyor. Avrupa’ya geçmek için geliyor. Ama bakın burada da çok ciddi sorun yaratıyor. Bu iş ancak bir şekilde çözülür. Öyle bir idareyle karşı karşıyayız ki yerliyiz milliyiz diyorlar ama yerli milli olan her şeye karşılar. Yerli milli olmayan her şeyi de yardımına koşuyorlar. Bu işi ancak bir şekilde çözülür, yeni kurallarla yani Türkiye yeniden istişarenin hakim olduğu güçlü bir parlamenter demokrasiye geçmek zorundadır. Yeni kurumlarla Türkiye yeniden kurumlarını güçlendirmek, kurumlarına sahip çıkmak, her şeyi tek adama bırakmamak, tek adamın ağzından çıkacak talimatla ülke yönetilmemelidir. Ve son olarak da bu kadrolar artık miadını doldurmuştur. Bu ülkenin yeni kadrolara ihtiyacı vardır.” dedi.

“İKTİDARA GELDİĞİMİZDE ‘MUHTAR KANUNU’ ÇIKARACAĞIZ”

İktidara geldiklerinde muhtarlarla ilgili yapacakları çalışmalar hakkında da bilgi veren Öztrak, “Bu ülkede yapılan ilk seçim 1833’de. Bu seçim muhtarlık seçimiydi. Ama o günden bugüne muhtarlarla ilgili çeşitli düzenlemeler yapılmış, ama muhtarların hayatını kolaylaştıracak hiçbir şey yapılmamış. Milletine hizmet etmesini kolaylaştıracak doğru düzgün hiçbir şey yapılmamış. Bir kere 82 tane ve 354 maddede muhtarların görev ve yetkileri ve sorumlulukları düzenlenmiş. Bunun hangisine bakacağız. Cumhuriyet Halk Partisi olarak şunu vaat ediyoruz: iktidara geldiğimizde ilk yapacağımız işlerden biri bütün bu düzenlemelerin hepsini toparlayan tek bir tane kanun getireceğiz adı da "muhtar kanunu" olacak. Muhtarların seçiminde devlet nedense çok az yardımcı oluyor. Milletvekili seçiminde birleşik oy pusulasını devlet bastırıyor. Ama muhtarlık seçiminde muhtarın oy pusulasını muhtar kendi bastırıyor. Muhtarlık seçimlerinde birleşik oy pusulası diye bir şey yok. Dolayısıyla muhtarlık seçimlerinde birleşik oy pusulasına geçeceğiz.” açıklamasında bulundu.

“MUHTARLIKLARIN BİR BÜTÇESİ OLACAK”

Öztrak, konuşmasını şu sözlerle noktaladı: “Belediyelerimiz Allah razı olsun yardımcı oluyorlar. Muhtarlarımızın rahat çalışabilecekleri bir takım mekanları bazı belediyelerimiz yapıyorlar. Ama Ankara’da benim TBMM’de benim bir çalışma ofisim var ama muhtarlara resmen verilmiş bir çalışma ofisi yok. Dolayısıyla muhtarlarımıza resmen çalışma ofisi vereceğiz. O ofiste muhtarlarımızın kendilerinin seçecekleri ve muhtarlarımızın görevlerinde yardımcı olacak, üniversite mezunu, muhtara bağlı, sicili muhtar tarafından verilen bir eleman olacak. Muhtarlarımız bir tatile çıksa muhtarlık kapanıyor. Muhtarlıklarımızın bir bütçesi olacak. Belediye başkanlarımız hiç kusura bakmasın ulusal vergi tabanından bir miktar parayı da size verildiği gibi muhtarlarımıza da verilecek. Bütün bu sosyal yardımlarda milletimize, kendi hemşehrisine en yakın seçilmiş kişi muhtar bu sosyal yardımların dağıtılmasında en etkili insan olacak. Muhtarlarımıza kendi mahalleleriyle ilgili konular görüşüldüğünde belediye meclislerinde söz hakkı vereceğiz. Muhtarlıkları kamu kurumu haline getireceğiz. Çünkü muhtarlık kamu kurumu sayılmadığı için belediye ile muhtarlık etkili işbirliği yapamıyor. Muhtarlarımıza maaş verilmiyor. Ben de seçilmişim ben maaş alıyorum. Belediye başkanlarımız da seçilmiş onlar da maaş alıyor. Ama muhtarlarımız ödenek alıyor. Bu konuları da ele alıp muhtarlarımıza doğru düzgün maaş doğru düzgün de emekli maaşı vereceğiz. Eğer demokrasi diyorsak, eğer milletin sesinin gerçekten duyulmasını istiyorsak biz Türkiye’de muhtarlık kurumunu süratle güçlü kendilerinden beklenen hizmeti en iyi şekilde verilebilir hale getirmemiz lazım.”