Amasya Üniversitesi mezunu bir Türkçe öğretmeni olarak yıllardır ziyaret etmek istediğim hocalarımı bu hafta ziyaret etmek için Amasya’ya gittim. Öncelikle şu an Amasya İl Milli Eğitim Müdürü olan Değerli Hoca’m İlker Kösterelioğlu olmak üzere sırasıyla İlker Hoca’mın eşi Meltem Kösterelioğlu’nu ve Değerli Hocalarım İsa Çolaker, Asım Çoban ve Mehmet Yiğit’i ziyaret ettim. Hocalarımın hepsini çok özlemişim ve hepsiyle de eğitim dolu sohbetler gerçekleştirdik. Bir kez daha hepsine teşekkür ediyor, üzerimdeki emeklerinden dolayı da Allah razı olsun diyorum.

Yine yazımın bu giriş kısmında bir öğretmen olarak Mukime Öğretmen’e de yer vermek istiyorum. Amasya’nın Merzifon ilçesinde yaşayan Cumhuriyet tarihinin de ilk kadın öğretmenlerinden biriydi Mukime Öğretmen (Furatoğlu). 106 yaşında hayata veda etti. Kendisine Allah’tan rahmet, yakınlarına baş sağlığı diliyorum.

Bu keyifli Amasya ziyaretim sırasında belki elimde kalem kâğıt notlar almadım ama her zaman olduğu gibi bugün de girdiğim her ortamı ve yaşantıyı birer öğrenme fırsatı olarak düşünerek hareket ettim. Bu sohbetlerden çok değerli bilgiler edindim.

Değerli Hoca’m Mehmet Yiğit ile görüşmemiz esnasında “Öğrencilerime derslerde soruyorum. Çocuklar, sizce bugün hangi çağda yaşıyoruz? Çocuklar, cevap veriyor. Bilgi Çağı, İletişim Çağı, Yakın Çağ, Modern Çağ, İletişim Çağı… Hayır, diyorum. Hayır, çocuklar. Bugün “Dikkat Çağı”nda yaşıyoruz.”

Evet, Değerli Okuyucularım. Bunun üzerine ben de düşündüm. Ne demekti bu Dikkat Çağı? Sohbetimize devam ettik. “Akşam telefonuma bir mesaj geldi. Ayda 5 bin lira ile 25 bin lira arası bir maaşla iş sahibi olmak ister misiniz? Başvuru için aşağıdaki adrese tıklayınız.” Tıklarsan dolandırılacaksın. Dikkat etmek zorundasın, düşünmek zorundasın. Bu devirde dikkatsiz olanı gafil avlıyorlar.

Bugün öyle bir dönemde yaşıyoruz ki durduğun an düşersin. Hızlı olmak zorundasın ama hızlı olmak da yetmiyor. Öğrenmek, bilmek zorundasın ama sadece okuyarak bilgi edinmeye kalkarsan bu da yetmeyecek. Yetişmen mümkün değil. Pekiyi ne yapacağız? Her anı, her ortamı, her yaşantıyı birer öğrenme fırsatı olarak düşünmelisin. Değerli Hoca’m Prof. Dr. Necati Cemaloğlu’nun şu an basım aşamasında olan kitabım için yazdığı önsözde şahsımla  ilgili “Yazar Erkin Saçar’ın her yaşantıyı sürekli öğrenme sürecinin bir parçası haline getirdiği için, meslekte temayüz etmesine katkıda bulunduğu anlaşılmaktadır.” ifadesi de bu fikri desteklemektedir.

Değerli Hoca’m Mehmet Yiğit ile sohbetimize devam ederken Hoca’m şunları söyledi. “Otobüste, minibüste, sokakta, dolmuşta konuşulanlara zaman zaman kulak kabartırım. Kulak kabartırım ama bu kulak kabartmak konuşulanları gizlice dinlemek için değildir. Türkçe öğretmeni olunca sözcükler kulağımı tırmalar. Derim ki kendi kendime, bu kelimeyi söyleyen kişi muhtemelen buralı, şu deyimi kullandıysa büyük ihtimalle şuralı çünkü bu kelimeyi şu memleket dışındakiler kullanmaz vs vs. Alanımla ilgili öğrenmelerimi burada da sürdürürüm.”

Yine Değerli Hoca’m Prof. Dr. Necati Cemaloğlu’nun Eğitimin Pin Kodu kitabının hikâyesini oluşturan diyalog hocamızın otobüste evli bir çiftin konuşmasına kulak misafiri olması ve bunu bir öğrenme fırsatına dönüştürmesidir. Hocamızın kitabında da yer verdiği diyalog aynen şöyledir. “Birkaç yıl önce Ankara’da, Kızılay’dan 220 numaralı halk otobüsüne binip Gazi Üniversitesine gidiyordum. Otobüs tenhaydı. Arkamdaki koltukta oturan genç karı koca sohbet ediyordu. Adam, kadına “Sevgilim, aşkım, bebeğim.” dedi.                                                 

Kadın, kocasına “Cıvık cıvık konuşma.” cevabını verdi. Adam “Niye cıvık cıvık konuşayım, görmüyor musun sana güzel güzel sözler söylüyorum.” dedi. Kadın “Sen adam olsan evleneli 5 yıl oldu, bir bilezik alıp koluma takardın.” diyerek tepki gösterdi. O gün doktora dersim vardı. Öğrencilere bu karı koca anlaşabilir mi? diye sordum. Öğrenciler “Hayır, anlaşamaz.” dediler. Nedenini sorduğumda ise cevap veremediler. Bu karı kocanın sorunu, birbirlerinin PIN kodunu bilmiyor olmalarıydı. Adamın PIN kodu “onaylayıcı ve güzel sözler”, kadının PIN kodu ise “hediye” idi. Garry Chapman Beş Sevgi Dili kitabında bu konuyu ele almıştı. 5 sevgi dili aslında PIN kodunun şifrelerini oluşturuyordu. Bireylerle etkili iletişim kurmanın yolu, birbirinin PIN kodunu bilmekle ve yeri zamanı gelince doğru numaraları girmekle mümkün hale gelir. PIN kodu yanlış girilirse PUK kodu, o da yanlış girilirse süreç olumsuz bir yöne doğru evrilmeye başlar. Her mesleğin inceliğinde, her ilişkinin özünde olduğu gibi eğitimin de PIN kodu vardır. Bu kitabın adının kısa hikâyesini bu örnek olay oluşturmaktadır.” İşte otobüste de öğrenmeye devam eden, dikkati üst düzey olan Değerli Hoca’m bu öğrenmeyi yazdığı kitabın bir hikâyesi haline getirmiştir.         

 Yine dikkat çağını örneklemeye devam edelim. Çoğu kez televizyonda duymuşsunuzdur, görmüşsünüzdür. Selfie (özçekim) yaparken dikkatsizlik sonucu düşerek ölen, boğulan; yolda yürürken telefona bakıyorum diye direğe çarpan insanları. Bunlar bu çağa ait değil mi? Dikkatsiz olana yaşama fırsatı vermiyor bu çağ. Ben Tekirdağ Kapaklı ilçesinde görev yapıyorum. Bu hafta yerel basında haberlerde bankamatik dolandırıcılığı ile ilgili bir haber gördüm. Sadece Kapaklı’da değil yurdun her yerinde duyuyoruz telefon dolandırıcılığı, bankamatik dolandırıcılığı haberlerini. Hatta birçok profesörün bile dolandırıldığına çok kez şahit olduk. Dikkatsizliği ve uyuşmayı asla kabul etmiyor içinde bulunduğumuz çağ. Yine eğitim sistemimizde sınavlarımız var. Yapılan merkezi sınavlarda ne kadar bilgi bilirsen bil, kutucukları doğru doldurmadığında, kaydırma yaptığında yani dikkatsiz olduğunda yaptığın doğruların ve bildiğin bilgilerin hiçbir önemi kalmıyor. Şu an malum tüm dünya Corona Virüs ile mücadele ediyor. Bir anlık hata, bir anlık dikkatsizlik, bir anlık önemsemeyiş bu virüsü kapmamıza sebep olabilir. O yüzden dikkat, dikkat, dikkat. Örnekleri çok daha fazla çoğaltmak mümkün.

Sonuç olarak belediye hoparlörlerinden duyuru yapılacağı zaman önce “Dikkat, dikkat!” dendiği gibi ben de yazımın sonunda “Dikkat, dikkat!” diyorum. Günümüz çağında var olmak, çağın gerisinde kalmamak için sürekli kendimizi geliştirmek, bilmek ve öğrenmek zorundayız. Bu, içinde bulunduğumuz çağın bir bölümünü oluşturuyor. Öğrenmek ve bilmek adına dikkat. Bunun yolu da sadece okumakla değil; her anı, her yaşantıyı birer öğrenme fırsatı olarak görmekten geçer. Tabii bunun yanında bir de bu çağda gerçek anlamda da kendimizi olumsuzluklardan, kötülüklerden, hastalıklardan, dolandırılmaktan ve kazalardan korumak adına her zaman dikkatli ve uyanık olmalıyız. Bu da bu çağdaki dikkatin ikinci bölümünü oluşturmaktadır. Dikkatle ve sağlıcakla kalın…

               Erkin SAÇAR

Eğitimci Yazar / Türkçe Öğretmeni