Türkiye Kamu-Sen ve Türk Eğitim-Sen Tekirdağ Şube Başkanı Kamuran Varma, ‘Kadınlara Seçme ve Seçilme Hakkı’nın verilişinin 84. yılı dolayısıyla bir mesaj yayınladı. Mesajında kadınlara önem ve değer verilmesi gerektiğini vurgulayan Varma, ‘’Kadınlarımızı korumak ve kollamak, baş üstümüzde tutmak toplum olarak bizim en kutsal görevimiz olmalıdır.’’ dedi.

Kadına karşı her türlü ayrımcılığı, şiddeti ve nefreti kınayan Türkiye Kamu-Sen ve Türk Eğitim-Sen Tekirdağ Şube Başkanı mesajında şu ifadelere yer verdi; 

Ülkeyi çağdaş uygarlık seviyesine getirmek için var gücüyle çalışan Ulu Önder Atatürk, kadınlara hak verilmesi anlamında da dünyaya önderlik etmiştir. Kadına Fransa’da 1944, Japonya’da 1945, İtalya’da 1946, Arjantin ve Meksika’da 1946, İsviçre’de ise 1971 yılında tam olarak seçme ve seçilme hakkına tanınmasına rağmen; bundan tam 84 yıl önce dünyada ilk olarak, Atatürk’ün girişimleri ve büyük öngörüsüyle, kadınlarımız seçme ve seçilme hakkı kazanmıştır.

‘’ÇALIŞMA HAYATINDA KADININ ADI ÇOK CILIZ ÇIKIYOR’’

Kadına seçme ve seçilme hakkının verilmesinin 84. yılını kutladığımız bugün, kadınlarımız birçok sıkıntı ile karşı karşıyadır. Aile içi şiddete, töre cinayetlerine kurban giden kadınlarımızın sayısı her yıl binleri bulurken, yönetim kademelerinde, sivil toplum örgütleri içerisinde, çalışma hayatında da kadının adı çok cılız çıkıyor. Bu tablo, birçok toplumdan daha önce seçme ve seçilme hakkı elde etmiş olan kadınlarımızın, 1934’ten bugüne kadar yaşadığı ihmali ortaya koymaktadır. Bir ülkede, getirilen hukuki düzenlemelerin toplumsal yaşama yansıması için toplumsal algının da bu yönde geliştirilmesi gerektiği gerçeğiyle yüz yüzeyiz.  Kadınların hukuki haklarını kullanması için yasal düzenlemelerle birlikte, hukuk kurallarını hayata geçirecek olan bireylerin de yeterli olgunluğa erişmesi ve uygun toplumsal kültürün oluşturulması gerekmektedir. Bu nedenle öncelik mutlaka, evrensel, eşitlikçi bir toplumsal kültür oluşturmak olmalıdır.

ATATÜRK’ÜN SÖZÜNÜ HATIRLATTI

Bugün kadınlarımızın büyük çoğunluğu, en temel insani haklarını dahi kullanmakta güçlüklerle karşılaşmaktadırlar. Atatürk, “Bizim sosyal toplumumuzun başarısızlığının sebebi, kadınlarımıza karşı gösterdiğimiz ilgisizlikten ileri gelmektedir. Yaşamak demek faaliyet demektir. Bundan dolayı bir sosyal toplumun bir organı faaliyette bulunurken diğer bir organı işlemezse o sosyal toplum felçlidir.” diyerek, kadının toplum içindeki önemini ortaya koymuştur. Ulu Önder’in bu sözü kadın haklarını koruma ve kollama konusunda bize rehberlik etmelidir.

‘’KADININ HAKLARININ ELİNDEN ALINMASI ÇÖKÜŞE YOL AÇACAKTIR’’

Toplumun güçlü dinamiklere sahip olması kadınlara verilen önemin derecesiyle bire bir bağlantılıdır. Kadınların en temel ekonomik, demokratik, sosyal, siyasal, medeni haklardan mahrum bırakılması, küçük yaşta evliliğe zorlanması, çalışma haklarının elinden alınması kabul edilemez bir durum olarak, toplumların geri kalmasına ve çöküşüne yol açacaktır. Bugün, kadınlarımızı toplumsal hayattan soyutlamaya çalışan, aile içi şiddet uygulayarak adeta kadınları infaz eden, asılsız gerekçelerle kadınlarımıza ikinci sınıf vatandaş muamelesini layık gören, onların erdem ve değerini hala anlayamayan zihniyetler, tarihin tozlu raflarına bakarak Türk Kadınının yerini daha iyi anlayabilir.

‘’KADINLAR TARİHİN ALTIN SAYFALARINDA DURMAKTADIR’’

Kurtuluş Savaşı mücadelesi sırasında, yeni doğmuş bebeklerini Allah’a emanet ederek, ellerinde silahlarla cepheye koşan Nene Hatunlar;  oğlu, kızı ve kardeşinin de bulunduğu 35 kişilik müfrezesiyle Sakarya ve Başkomutanlık Meydan Muharebesi’ne katılan Kara Fatma lakaplı, Fatma Seher Erden,  Yunanlıların İzmir’i işgal etmesi ile Milli Mücadele’ye katılan, Sakarya Savaşı’nda yaralanan ve tedavisinin ardından müfrezesine geri dönen, Binbaşı Ayşe Hanım; Temmuz 1920’de Fransızlara karşı harekete geçildiği sırada ateş hattında kalan iki arkadaşını korumak için ileriye atıldığında şehit düşen Tayyar Rahime;  Kendisinden bilgi almak isteyen Yunanlılara karşı direnirken düşman tarafından Kavakönü Köyü’nde işkence yapılarak öldürülen ve ardından fırında yakılan, Nazife Kadın, birer abide olarak tarihin altın sayfalarında durmaktadır.

‘’KADINLARIMIZI BAŞ ÜSTÜNDE TUTMAK EN KUTSAL GÖREVİMİZDİR’’

Türk Kadını, tarihin her aşamasında vatanını milletini, evlatlarına sahip çıkar gibi kollamış, kendi canından daha az değerli görmemiştir. Böyle bir zihniyette vatana evlatlar yetiştiren kadınlarımızı korumak ve kollamak, baş üstümüzde tutmak toplum olarak bizim en kutsal görevimiz olmalıdır. Çalışma hayatında da kadınların yaşadığı sorunlara da asla göz ardı edilmemelidir. Türkiye Kamu-Sen olarak 2015 yılında yaptığımız “Kamuda Çalışan Kadınlar; Sorun Analizi ve Çözüm Önerisi” paneli önemli sonuçları ortaya çıkarmıştı. Bugün de benzeri sıkıntılar ile karşı karşıyayız. Bu düşünceler ışığında Türk kadınının seçme ve seçilme hakkına kavuşmasının 84. yılını kutlarken, başta şehit annelerimiz olmak üzere dünyadaki tüm kadınların annelik sıfatıyla sahip oldukları kudsiyetin farkına varılmasını ve uğradıkları her türlü haksızlığın son bularak, toplum içinde eşit bireyler olarak yer almalarını diliyorum.’