Önceki yazımdan anlamışsınızdır, yarıda kesilen her şeye karşıyım. Elektriğe, SUYA, internete ve sevgiye…

Şimdi şu konuda bi’ anlaşalım, biz sindirilmişiz. Kesintilere alışkın hale gelmişiz. 
Di mi?
Bizi iyi sindirmişler, yalan yok…

Hatta konuyla alakasız gelecek ama; bir hayatın yarıda kesilmesine de alışkın hale gelmişiz. TV’deki ölüm haberleri ve cinayetler artık hanginizi şaşırtıyor? Bir insanın artık olmayacak olması, hangimizin gerektiği kadar ilgisini çekiyor? 

Mesela ben size söyleyeyim, benim vurulmam kimsenin dikkatini çekmedi. 120 bin nüfuslu bir ilçede gazeteci vuruldu, fakat tüm kurum amirleri olaya kulak tıkamaktan başka bir şey yapmadı. Neyse buna başka bir yazıda devam edeceğim…

Nitekim kesintilerin ardından kimse çıkıp demiyor ki; ‘’Ben sizin firmanızdan bir hizmet alıyorum, ihtiyacım olduğu anda su, elektrik ve internet vermiyorsunuz ben neden size günü gününe ödeme yapmak zorundayım?’’

‘Plansız kesinti’, ‘hizmet iyileştirmesi’, ‘teknik arıza’ diye diye yıllardır kesinti yaşayıp duruyoruz. Fakat ben hiç ‘plansız ödeme’, ‘ödeme iyileştirmesi’, ‘ödeme hatası’ gibi problemler sıraladığımızı duymadım. 

Mümkün mü? Hadi çıkın da o faturayı son ödeme tarihinden 3 gün geç ödeyin. Hizmet almayı bırakın, müşteri hizmetlerindeki o hoş sesli ablanın bile sesi değişiyor be!

Kısacası bize, ‘abonelere’ ihtiyaç duyan tüm bu firmalar; bizi iyi sindirmiş. İyi bir altyapı kurmaları gerekeceğine, kesintilere yama yapıp duruyorlar ve biz de bunu afiyetle yiyoruz. 

O yüzden isyan etmenin faydası yok.
Bu kesintiler var ya bu kesinler,
Senin hatan VATANDAŞ!