Değerli okuyucularım, bu hafta sizlerle ağustos, eylül ayı gibi basımını düşündüğüm “Liderim Öğretmenim” isimli kitabımda da yer verdiğim “Balıktan Uçmasını, Kuştan Yüzmesini Beklemek” başlıklı yazımı paylaşmak istiyorum.

“Başarı, başarılı, başarısız, başarısızlık…” Öğretmen olarak eğitim sürecinde çokça kullandığımız kavramlardır bunlar. Ben de merak ettim ve öncelikle TDK Güncel Sözlükten baktım anlamlarına. İlk olarak başarı yazdım.                                                                                                                                                  Başarı: Başarma işi, muvaffakiyet.                                                                                                                                                                        Meraklı bir kişi olarak tatmin olmadım bu tanımdan ve bu kez de bu tanımda geçen “başarma” kelimesini araştırdım.                                     Başarma: Başarmak işi.                                                                                                                                                                                          Şimdi oldu mu dersiniz? Hayır, yine olmadı. Bu kez de “başarmak” kelimesi kurcaladı zihnimi. Başarmak: Bir işi istenilen bir biçimde bitirmek, muvaffak olmak:.                                                                                                                                                                                                        İşte şimdi oldu. Tam da aradığım buydu. O halde başarının, başarmanın altın bir kuralı vardı. “İstenileni yerine getirmek.” Ne demek bu? Eğitim açısından düşünelim. Ne isteriz ki eğitimde bizler öğrencilerden? Derste anlattıklarımızı bülbül gibi şakımasını mesela(!). Sınavda sorduğumuz sorulara doğru cevaplar yazmasını. İşte o zaman başarılısın demektir. Pekiyi ya başarısızlık dedim kendi kendime. Bu kez çok meraklı olmadım çünkü başarıyı biliyorsam başarısızlığı tahmin etmek güç değildi. Yine de baktım sözlüğe.                                             Başarısızlık: Başarısız olma durumu, muvaffakiyetsizlik:                                                                                                                                      Yani ne demekti başarısızlık? Senden istenileni yerine getirememe durumu. Mesela Türkçe dersinde fiilimsileri bulamadıysan başarısızsın demektir çünkü senden istenen fiilimsileri bulmaktı. Oysa bak arkadaşına, ne güzel de söylüyor fiilimsilerin ne olduğunu. Hatta öğretmenin söylediği kodlamayı bile “ezberlemiş(!)” “Mayışmak diyor, anası mezar dikecekmiş diyor, diyor da diyor. Aferin de bakalım başarılı arkadaşına(!).                                                                                                                                                                                                            Evet, Değerli Öğretmenlerim. Eğitimin o hep söylediğimiz klasik tanımını bir kez daha ifade edeyim. Bireyde istendik davranış değişiklikleri oluşturma sürecine eğitim deriz. Bu davranış değişikliklerinin ne kadarının gerçekleşip gerçekleşmediğine de karar vermek yani değerlendirme yapmak gerekir. Değerlendirme yapmak için elimizde bir veri yani sonuç olması gerekir ki bizler de bunun için ölçme işleminden yararlanırız. Biraz da ölçme ile ilgili tanımlara yer vermek istiyorum.                                                                                                                                      “Ölçme; gözlenen niteliklerin, gözlem sonuçlarının sayı veya sembollerle belirtilmesidir.” Eğitim açısından düşünecek olursak yaptığımız sınavdan öğrencinin almış olduğu not bir ölçmenin sonucunu ifade eder. “Değerlendirme ise ölçme sonuçlarının ölçütlerle karşılaştırılarak ölçülen nitelik hakkında bir yargıya varılması sürecidir.” Ölçmeye konu olan özellik hakkında bir değerlendirme yapabilmek için ölçme sonuçlarına ihtiyaç duyulmaktadır. Pekiyi ölçme sonuçları yeterli oluyor mu? Hayır. Çünkü karar verebilmek için elimdeki ölçme sonucunun yeterli olup olmadığını bana gösteren ölçüte ihtiyacım var. O halde değerlendirmenin ön koşulu ölçme yapmaktır ancak ana unsuru ise bir ölçüttür. Bu ölçüt az evvel tanımladığımız başarı, başarılı, başarısızlık kavramlarında geçen “istenileni” ifade etmektedir. Örneğin takdir almak için karne ortalamanın 85 ve üzeri olması bir ölçüttür. Yani senden istenendir. Senin başarılı olarak adlandırılman karne notlarının ortalamasının 85 olup olmamasına bağlıdır. Hep şundan bahsederiz. Fen Lisesine giden öğrenciler başarılıdır. Neye göre? Ölçüte göre. Belirlenen sınavda senden istenilen en çok soruya doğru cevap vermen ve en yüksek puanı almandır. En yüksek puanı alanların gittiği lise de çoğunlukla Fen Lisesidir. Yani Türkçeye, matematiğe, fen bilimlerine, inkılap tarihine, din kültürüne ve yabancı dile ait testlerdeki sorulara doğru cevap verirsen başarılısın çünkü ölçüt bu. Başarılıyı ve başarısızı ilan eden kavram “ölçüt” Fen Lisesine giden öğrencileri bir yarışma için toplasak ve enstrüman çalmalarını istesek? Kaçını orada başarılı ilan ederdik hiç düşündünüz mü? Şimdi diyeceksiniz ki ama o bir yetenek işi. Pekiyi sınıfta oturan o başarısız diye adlandırdığımız öğrencinin de ya yeteneği resme, müziğe, bilişime, el sanatlarına, elektriğe, arabaya (otomotive) varsa… Veya yine hiç düşündünüz mü başarılı diye ilan edilen çocuklardan bir maket yapmaları istense kaçını başarılı diye adlandıracağımız bir ürün ortaya koyabilirler. Ve yine hiç düşündünüz mü başarılı diye adlandırdığımız o çocukların o güne kadar bir komşusunu veya bir yaşlıyı ziyaret edip etmediğini, bir çiçeğe su verip vermediğini, yolda kalan birinin yanına gidip neye ihtiyacı olduğunu sorup sormadığını, yaralı bir hayvan gördüğünde veterinere veya ailesine haber verip vermediğini hiç düşündünüz mü? Ölçüt bir canlıya iyilik etme duygusuna sahip olmak, olamaz mı başarılı olmak için. Üniversitede bir hocamın anlattığı hikâye hep hafızamdadır. Bakanlık tarafından bir okulu teftiş etmek üzere bir müfettiş görevlendirilmiştir. Müfettiş okula giderken yolda arabası hararet yapar ve çalışmaz. Yoldan geçen bir çocuk da müfettişin yanına giderek yardıma ihtiyacı olup olmadığını sorar. Müfettiş arabalardan anlayıp anlamadığını sorduğunda çocuk babasının tamirci olduğunu, kendisinin de babasına zaman zaman yardım ettiğini söyler. Çocuk arabanın motoruna bakıp bir iki müdahale yapar ve müfettişten arabayı çalıştırmasını ister. Araba çalışır. Müfettiş çocuğa teşekkür eder ancak kafasına bir soru takılır. Çocuğa, kendisinin bu saatte okulda olması gerektiğini, neden okulda olmadığını sorar. Çocuk ise ders niteliğindeki şu cevabı verir. “Bugün okula müfettiş gelecekmiş. Öğretmenimin dediğine göre sınıfın en tembel öğrencisi olduğum için bugün okulda olmamam gerekiyormuş.” İşte Değerli Öğretmenlerim, bizler başarıyı sadece derste anlatılanları bilmek, sorduğumuza cevap vermek olarak tanımlarsak yetenekleri keşfedemeyiz, ilgileri doğru yönlendiremeyiz. Ne acıdır ki üretme kabiliyeti olan insanları psikolojik olarak başarısızlıkla itham ederek onları köreltiriz. Herkesten aynı şeyi beklemek ne kadar doğru ve ne kadar gerçekçi, ne kadar da adil? Bizlere düşen başta sınıfta gözlemleyen öğretmenler olarak öğrencilerin ilgilerini, yeteneklerini gözlemlemek ve keşfetmektir. Bu noktada ailelerle iletişim de tabii ki çok önemlidir. Ardından da rehberlik servisiyle ortak hareket edip bu çocukları doğru yönlendirmek, özgüvenlerini tazelemektir. Rehberlik servisleri de sadece sınıf ortamında bulunan öğretmenin gözlemlemesini ve keşfetmesini beklemeden yapacağı ilgi, yetenek ve kişilik testleriyle öğrencilere ait haritaları çıkarmalıdır. Bugün Microsoft’un sahibi olan Bill Gates, 1975 yılında Harvard Üniversitesindeki eğitimini yarıda bırakarak Microsoft'u kurmuştur. Yine Facebook’un kurucusu Mark Zuckerberg’in de Harvard Üniversitesinde okuduğu sırada üniversite eğitimini yarıda bırakarak sosyal hayattan tamamen uzaklaşarak kendini web sitesi üzerinde çalışmaya verdiği biliniyor. Bu iki örneğe baktığımızda üniversiteyi bırakmaları o gün için başarısızlık olarak ifade edilebilirken bu iki örnek aslında başarının sadece bir diplomadan ibaret olmadığını da açıkça ortaya koyuyor. Yine Eski ABD Başkanı George W. Bush, Southern Methodist Üniversitesinin diploma töreninde yaptığı konuşmada önemli bir noktaya parmak basmıştır. “Bu öğleden sonra, onur, ödül ve nişan ile mezun olacak olanlara ‘Aferin.’ diyorum. Genellikle C alan öğrencilere ise şöyle demek istiyorum: Siz de başkan olabilirsiniz.” Bunları söyleyen Bush kendi yaşamıyla alakalı üniversitede aldığı düşük notlara atıfta bulunurken aslında hayattaki başarının sadece alınan notlarla ifade edilemeyeceğini, hayatı belirleyen tek şeyin de notlar olmadığını açıkça ortaya koymaktadır. Sonuç olarak Prof. Dr. Necati Cemaloğlu Hoca’mın da dediği gibi “Okul ve sınav başarısını, hayattaki başarının temeli olarak kabul ediyorsanız muhtemelen yaratıcı zekânızın çok az bir kısmını kullanıyorsunuzdur.” Özellikle karne günlerinde veya yapılan merkezi sınavlar arifesinde haberlerde duyduğumuz “Kötü karne notlarından dolayı canına kıydı.”, “Sınavda başarılı olamayan öğrenci, ailesinden korkup intihar etti.” başlıklarıyla daha fazla karşılaşmamak için başarının ölçütünün sadece ama sadece derslerdeki başarı ve sınavlarda elde edilen puanlar olmadığını bizler öğretmenler olarak anlamalıyız. Öncelikle bizler anlamalıyız ki bunu öğrencilere ve velilere kısacası topluma izah etmeliyiz. Aksi takdirde belki de farklı farklı alanlarda mucit olabilecek veya yetenekleriyle çok güzel eserler icra edebilecek insanların hem kendilerini değersiz ve akılsız hem de mutsuz hissetmelerine dur diyemeyeceğiz. 2023 Eğitim Vizyonunda da her çocuğun ilgi, yetenek ve mizacı doğrultusunda eğitimden kariyere uzanabileceği, potansiyelini gerçekleştirme imkânına kavuşacağı hedefine ulaşılmasının yolu, eğitimde farklılıkların işlenmesinden ve başarı ölçütünün sadece ama sadece derslerdeki sınav puanları olarak görülmemesinden geçmektedir. Albert Einstein’ın “Herkes bir dâhidir. Yeteneğinin dışında ağaca tırmanması için sorgulanan bir balık ömür boyu kendisini aptal zanneder.” sözünde ve yine Osmanlı mekteplerinin duvarlarında yer alan “Burada hiçbir balık uçmaya, hiçbir kuş yüzmeye zorlanmaz.” yazısında olduğu gibi hiçbir çocuğu sadece yapamayacağı veya yapamadığı akademik ders başarısızlığı ile değerlendirmememiz gerekir. Her çocuğu ilgi alanına ve yeteneğine göre değerlendirip hatta eğitip böylece hayata katmalıyız çünkü başarı ölçüte göre değişen bir kavramdır. Bize düşen ise öğrencinin başarabileceği alanı keşfetmek veya keşfetmesine yardımcı olmaktır. Haydi, balıktan da, kuştan da, maymun da ağaca tırmanmasını istemeyi bırakalım. Balığa suda yüzme, kuşa havada uçma, maymuna da ağaca tırmanması için imkân sunalım. Kalın sağlıcakla.

Erkin SAÇAR                                                                                                                                                                                                    Eğitimci Yazar / Türkçe Öğretmeni

Kaynaklar

Güncel Türkçe Sözlük, TDK.

Milli Eğitim Bakanlığı 2023 Eğitim Vizyonu

Okul Yıllarında "Vasat" Öğrenci Olanların, Gerçek Hayatta Daha Başarılı Olmasının Sebebi Ne? (2016, 17 Mart). Erişim adresi https://onedio.com/haber/basariya-giden-yolda-not-ortalamasinin-pek-de-anlam-ifade-etmedigini-kanitlayan-7-kisi-693242

Şen, Yrd. Doç. S. (2016). Ölçme ve Değerlendirmenin Temel Kavramları 1. Sunum. Erişim adresi  https://sedatsen.files.wordpress.com/2016/09/1-sunum.pdf