Namık Kemal Üniversitesi’nin mahrem yapılanması içerisinde yer aldığı iddia edilen Eski Rektör Yardımcısı Şefik Kurultay ile ilgili iddianame tamamlandı. Kurultay hakkında Tekirdağ 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nde 10 yılla 15 yıl arasında ceza istemiyle dava açıldı. Kurultay’ın tespit edilebilen 92 FETÖ şüphelisi ile görüşmesinin olduğu, görüşmüş olduğu bu kişilerin 17'sinde ByLock uygulamasının bulunduğu saptandı. Şüphelinin, Fetullahçı yapılanma içerisinde Tekirdağ İl Abisi olarak bilinen Kasım Özadalı ile 1 Mayıs 2013 günü ile 9 Temmuz 2014 günleri aralığında 22 kere telefon görüşmesinin olduğu öğrenildi.

FETÖCÜ’LERE İDARİ İŞLEM YAPMAMIŞ

Namık Kemal Üniversitesi eski Rektör Yardımcısı Şefik Kurultay hakkında hazırlanan iddianamede şu ifadelere yer verildi; “Fetullahçı yapılanma içerisinde mahrem olarak adlandırılan ve Fetullahçı yapılanmanın mahremiyet içerisinde tuttuğu akademisyen/üniversite yapılanmasının çözümüne ilişkin Cumhuriyet Başsavcılığımızca yürütülen soruşturma kapsamında, NKÜ rektör yardımcısı olan şüphelinin FETÖ iltisaklı olduğu ve üniversite içerisinde Fetullahçı yapılanmayı sağladığı/oluşturduğu/koruduğu yönünde beyanlar olması üzerine şüpheli hakkında soruşturmaya başlanmıştır. Soruşturma safahatında, şüphelinin rektör yardımcısı olduğu ve şüpheli hakkında FETÖ iltisakı iddiasından dolayı adli işlem yapılmasına rağmen rektörlükçe idari işlem yapılmadığı tespit edilmiştir.”

‘KASIM ÖZADALI İLE SAMİMİYETİM YOK’ DEMİŞ

‘’Şüphelinin kollukta ve huzurda alınan savunmasında özetle, 2013 yılından itibaren NKÜ’ de rektör yardımcısı olarak görev yaptığını, darbe teşebbüsünün ardından NKÜ’ de oluşturulan komisyonda bulunduğunu, komisyonca, valiliğe bildirilmek üzere 47 kişililik bir FETÖ iltisaklı akademisyen listesi hazırlandığını, YÖK tarafından Bylock kullanıcısı olarak bildirilen Hatip Aydın isimli kişinin bu listeye alınmadığını, Hatip Aydın’ ın FETÖ iltisaklı olabileceğini düşünmediklerini ve bu nedenle bildirmediklerini, kızı Cansu’ nun Derya Koleji’ nde (FETÖ iltisakı nedeni ile KHK ile kapatılmıştır.) okuduğunu, Derya Koleji’nin çay toplantılarına katıldığını, burada Muterem Çelebi (Fetullahçı yapılanma içerisinde Tekirdağ eski il abisi) ile tanışmış olduğunu, Muterem Çelebi’ nin Fetullahçı yapılanma içerisinde olduğunu bildiğini, bu okulun Fetullahçı yapılanmaya ait olduğunu bildiğini, kızının 2011-2014 yılları arasında da Fatih Üniversitesi’nde (FETÖ iltisakı nedeni ile KHK ile kapatılmıştır.) okuduğunu, Kasım Özadalı (Fetullahçı yapılanma içerisinde Tekirdağ il abisi) isimli kişiyi de tanıdığını ancak samimi olmadığını, Türk milliyetçisi olduğunu, FETÖ ile iltisakının olmadığını ve atılı suçlamayı kabul etmediğini beyan ettiği görülmüştür.’’

FETÖ İLE YOĞUN İRTİBATLI

‘’Bununla beraber şüphelinin, eski rektör Osman Şimşek’le beraber; NKÜ’ deki Fetullahçı yapılanmanın oluşumunda görev alması ve bu yapılanmayı koruması, il abileri ile irtibat içerisinde olması, çocuğunu örgüte ait okullara göndermesi, olağanın üzerine FETÖ iltisaklı kişiler ile irtibat içerisinde olması ve bunların bazılarının mahrem abi olması karşısında, şüphelinin savunmasının suçtan kurtulmaya yönelik olduğu değerlendirilmiştir. Bu değerlendirme karşısında da şüphelinin savunmasına itibar edilmemiştir. Zira şüphelinin FETÖ iltisaklı kişiler ile yoğun irtibatlı olması durumunun, şüpheli hakkındaki bilgi sahibi ifadelerini de doğrular nitelikte olduğu görülmüştür.’’

KASIM ÖZADALI İLE 22 KEZ GÖRÜŞMÜŞ

Yine iddanamede yer alan bilgiler şu şekilde; ‘’Ayrıca şüphelinin savunmasında il abisi olan Kasım Özadalı ile samimi olmadığını beyan ettiği görülmüş ise de şüphelinin yaklaşık 14 aylık bir zaman diliminde Kasım Özadalı ile tespit edilebilinen cep telefonları üzerinden 22 kere görüşme yapmış olduğunun tespiti karşısında, şüphelinin Kasın Özadalı ile samimi olmadığı yönündeki beyanına da itibar edilmemiştir.’’

FETÖ’YE HİZMET ETMİŞ

"Şüphelinin örgütün amacına hizmet edecek şekilde, eski rektör Osman Şimşek ile fikir ve eylem birliği içerisinde hareket ederek; göreve başladıktan sonra üniversite içerisinde FETÖ mensubu kadrolaşmaya hız kazandırmak, kadro belirleyen yerlere FETÖ iltisaklı kişileri atamak, idari yöneticilik/sınav komisyonlarına/kurullara FETÖ iltisaklı kişileri getirmek, böylelikle kadrolaşmaya ve mobinge hız kazandırmak ve örgtüsel çemberi oluşturmak, FETÖ mensubu olmayan akademisyenlere idari yaptırımlar ve mobing uygulanmasını sağlamak, NKÜ içerisinde görev yapan mahrem abiler ile irtibat içerisinde olmak (Oğuz Aslan Özen, Hasan Erdoğan, Mustafa Kulaç), üniversite içerisindeki Fetullahçı yapılanmayı bilmesine rağmen buna göz yummak, zira 15 temmuz darbe girişimine kadar bu kişiler hakkında işlem yapmamak, 15 Temmuz'un hemen ardından üniversite içerisinde herkesçe bilinen FETÖ mensubu akademisyenleri Cumhuriyet Savcılığı'na bildirmek ancak diğer kişileri bildirmemek, böylelikle FETÖ iltisaklı diğer halkayı korumak, örgüt içerisindeki üst düzey kişiler (Sıralı il abileri) ile irtibat içerisinde olmak ve sayıca fazla -tespit edilebilen- 92 örgüt üyesi ile telefon irtibatı kurmak suretiyle örgüte hakim olan hiyerarşik ilişki içinde olmamakla beraber, örgütün amacına bilerek ve isteyerek hizmet ettiği ve buna ilişkin kastını süreklilik arz eden eylemleri ile ortaya koyduğu tespit edilmiştir. Bu şekilde şüphelinin, silahlı terör örgütü FETÖ’ nün amacına bilerek ve isteyerek hizmet ettiği anlaşılmıştır.”.

FETÖ BÖYLE KADROLAŞMIŞ

FETÖ’nün kadrolaşmasına dair de detaylı bilgilerin yer aldığı iddianamede, ‘’Gizli tanık Aziz’in ifadesinde özetle, 2009 veya 2010 yılı içinde Mustafa Kulaç’ın hastane başhekimi olduğunu (Daha sonra Osman Şimşek tarafından rektör yardımcısı olarak görevlendirilmiştir.) bu nedenle Mustafa Kulaç’ ı tanıdığını, bu kişinin FETÖ yapılanması içerisinde yer aldığını, bu doğrultuda hastane ve üniversite içindeki FETÖ yapılanmasını sağladığını düşündüğünü, şöyle ki akademisyenlerin işe alımları ile ilgili birimin anabilim dalı başkanı ile üniversite kadrosunda yer almak isteyen ya da yer alması istenilen kişinin karşılıklı olarak yapmış oldukları görüşmede fikir birliğine varmaları üzerine talebi yapan anabilim dalı başkanın, üniversite rektörü ile görüşeceğini ve bu görüşme sonrasında uygun görülmesi halinde YÖK'ten akademik kadro talep edileceğini, YÖK’ün de uygun görmesi ile kadronun ilan edileceğini ve akademik personelin göreve başlayacağını ancak Namık Kemal Üniversitesi'nde işleyişin hiç bir zaman böyle olmadığını, YÖK'ten akademik kadro ile ilgili kontenjan alındığını ancak bunun sadece göstermelik olarak yapıldığını, akademik kadroda görev alacak kişilerin rektör (eski) Osman ŞİMŞEK ile görüştüğünü, Osman Şimşek’in, bu şahsı, genellikle Şefik Kurultay’a yönlendirdiğini, Şefik Kurultay’ın uygun görmesi halinde ilgili şahsın hastane başhekimi Mustafa Kulaç ile görüştüğünü, bu durumda Mustafa Kulaç’ın görevli olmamasına rağmen anabilim dalı başkanları ile görüşmeksizin ihtiyaç olup olmadığı belirlenmeden kadrolara açılarak kontejan arttırımına gidilmesini sağlandığını, bu şekildeki sistem ile Fetullahçı yapılanmanın istediği kişiyi istediği kadroya atamasını ya da yerleşmesinin sağlandığını, Şefik Kurultay’ın, NKÜ içindeki akademik yapılanmada Osman Şimşek’in talimatları ile FETÖ'cü akademisyenleri akademik kadrolara alan ve bu konuda özellikle 2015 yılından sonra özel olarak yetkilendiren kişi olduğunu beyan ettiği görülmüştür.’’ Denildi.